29 Ekim 2012

29 Ekim Yasağı İllegaldir, Gayrımeşrudur!

Bir insanın burnunu her hangi bir militan bürokrat, hevesli partizan memur kanatırsa bu AKP'nin hanesine yazılacaktır. Onlarca yıl bu karşınıza çıkarılacaktır!
Bu yasak provokasyondur!
Birlikte kutlamak isteyen dayatmaz!
Çelenk kavgası, "önce benim çelengim!" dayatmaları bürokrasi için kötü bir sınav olmuştur.
Bürokrasinin önceliği ancak demirperde ülkelerinde meşrudur!
Güvenlik kuvvetleri eğer 29 ekimi kutlayanlara saldırırsa bir partinin milisleri durumuna düşmeyi kabullenmiş olacaklardır!

Gerilim vukuatsız atlatılsa bile toplum yeniden kamplaştırılmıştır, uluslararası konjunktürde sonuçları hoş olmayacaktır!

21 Ekim 2012

Elmalar Kızarırken Çözer Sular Saçlarını

Yaprak aralarından
taramakta gökyüzü
çimenleri

toprak
buharlaşan şavkı
hayatın

1 Ekim 2012

Neşet Ertaş Dersleri 1

O ne bir ermişti, ne bir melek, ne de meslekten bir abdal! O bir insandı, iyi bir insandı. Kökü, soyu abdallardandı. Pir Sultanın garip kalmış, gariplikte pişmiş, olgunlaşmış torunlarındandı. Fütüvvetin terbiyesini almıştı. Mazlum bir türkmen idi. Coğrafyasının deyiş, eğleniş, söyleşme, muhabbet geleneğini biliyordu. Geçimini geleneği taşıyarak sürdürüyordu zaten! Pek atışmadı, atışabilirdi, yapmadı. Sözlü edebiyatın müzikle örtüştüğü, müzisyenliğin şairlikle örtüştüğü bir gelenek içinde yetişti. Karnını doyurabilmek için sabahlara kadar sevimsiz insanlara da çaldıkları oldu. Müzik sadece bir geçim kapısı değildi, aşkın meşru olarak dışa vurulabildiği, nefes alabildiği tek alan idi. Çalıp söylemese fazla yaşayamazdı! 


Neşet Ertaşın aidiyetinden yola çıkıp dinî müzik yaptığı düşünülmemelidir. Her çaldığına oynanmasına kızardı evet: Çalgıcı olarak görülmek bir diyeceği olan insan olarak görülmemekti de anılarında, oturup dinlememizi isterdi. Düğünlerde ve eğlencelerde çalmışlığı, çalış tekniğinin ritmik sağlamlığı yüzünden yerimizde duramadığımız olurdu bir söyleyeceği olduğunda. Bazan kısa keser oyun havasına geçerdi gülümseyerek.

Oyun havalarının da bir diyeceği olandan geldiğini bildiğimizi bilirdi. Ancak o çalarken ne rezaletler, ne kepazelikler de cereyan ederdi bazan. Rezilliği rezil olanlar dahi ondan uzak tutmaya özen gösterirlerdi çoğu kez.
Kurallarına uyulmadığında gerilirdi, yüzü gülmezdi ancak kibarca durumu idare etmesini bilirdi.

Neşet Ertaşın çoğu kez eğlenmesini doğru dürüst bilmeyen ham insanlara çaldığını gördüğümüz oldu. O anlarda da el üstünde tutanlarla ham ruhlar arasına sıkışıp kalırdı gelenek.

Çaldıklarında müstehcenlik şu bu aramak şaçmalık. O bu coğrafyada ne çalınır söylenirse hepsini çaldı söyledi. "Berber"i bile söyledi, arayıp durmayın, ben söyleyeyim! Konyanın muhafazakarları bir zamanlar oynamazmış gibi o parçalara konuşup duruyor birileri!

Muharrem Ertaş da "al yanaktan öptüğüm" değil, "al yanaktan emdüğüm" derdi Karacaoğlanlar, Emrahlar gibi. Folkloriğimiz buydu, eleştiriye amenna, ancak, sütten çıkmış şimşir kaşıklara: "Gidin kendinize başka bir halk seçin!" demek düşer bize! Başka bir dil seçmek de başka bir halk seçmektir. Kibarlaşacaksanız, bazı şeyleri bazı şekillerde söylemezsiniz, dili belli tarzda kullanırsınız. Yol açarsınız. Yasakçılık, hele geçmişe yönelik yasakçılık içinden çıktığımız yumurtayı beğenmemektir!

Tekrarlarsak, Neşet Ertaşın yaptığı tekke edebiyatı değildir! O halk edebiyatının içindedir! Hiç bir mısrası, kadensi, aranağmesi, müzik cümlesi, aktardığı ziyan edilmemelidir: Balık bilmezse Hâlik bilir!

Toplum ne ise, ne kadar ise onu işitir, onu dinler! Neşet Ertaş'ı dört gün peşpeşe dinlediğim oldu: Ondan istenenlerin çoğu gelenekselleşemeyecek parçalardı, zamantipik dert ve müzikalite içinde kalan şeyler. Ancak arada sözün ve müziğin doruk noktalarını, edebiyatımızın en güzel eserlerini sunduğunda halktan insanlar itiraz etmezler, ustanın ya da geleneğin talebi ya da vasiyeti olarak görerek dinlerlerdi. Aydınlar uyuklarken.

Onun üzerine yazanların alıntılarına bakıyorum, edebiyatımızın doruk noktalarında gezinen çoğu bozlağın, sürmelinin, oyun havasının ayırdında bile değiller.

O "topraktan çıkan"ın yaşanmış bir hayatla pişip elmasa dönüşebileceğini, bütün yolların bir olduğunu gösterdi bize: Hakikatliliği hiç bırakmadı, belki bazan biraz kırgın olsa da...

Düzeltilecek, online yazıldı, gözden geçirilmedi