24 Mart 2013

"Akşam Erken İner"

Kübada sokakta sarılmış bir sigarı atmaya kıyamayınca...

Biraz Daha Ustalaştık Kendimiz Olmada

Artık beni şaşırtan bir şey olmuyor. Siyaset takvimi kestirilebilir durumda. Araya bir yığın parantez açıldı. Ben sustum.

İşleri tasfiye ettik. Dinlendim, gevşedim, hareket ettim, ata bindim, kayak yaptım (buralarda hâlâ kar yağıyor), büyüklerimi ziyaret ettim, kedilerle dolaştım.

Yazmaya, düşünmeye dönmeyi umuyordum. Tasfiyeyi takip ederken sağda solda çalışmaya da çalıştım. Yorgunluktan pek etkin olamadım ama kendimi bir hayli toparladım. Vücut kendini tamire başladı, izin verdim, yani ayak altında dolaşmadım, elimden gelen desteği verdim makineme, canıma.

Bu ayın ortasından itibaren bir süre işsiz kalacağım. Eh biraz kaygı duymakla beraber kitaplarla biraz uğraşmaya, bazı ziyaretleri yapmaya fırsat bulacağım.

Vücut kendisini tamir ederken beyne elektrik su kesintisi uyguluyor. Beyin de tadilata başladı. Herşeyi unutuyorum. Cüzdanları. Pasaportları, kimlikleri, anahtarları. Arabayı nereye park ettiğimi. Randevuları.

Kendimi zorlamıyorum. Geceleri daha rahat uyuyorum. Sindirim sistemim daha iyi çalışıyor. Kalbim daha hızlı atıyor. Daha çok yemek yiyorum. Biraz daha fazla hareket ediyorum. Aralık ayında beş kilo verdim. Bir kaç kilo yeniden aldım şöyle bir akrabaları dolaşma fırsatı bulunca, ancak bir kaç günde yeniden normalleştik ve toplam yedi kilo verdim. Perhiz yapmadan. Neye vücudun ihtiyacı varsa kısmadan, bol bol yiyerek.

Buz pateni de yapacaktım zaman olmadı. Arkadaşlarımı bedavadan süvariliğe alıştıramadım. Ne korkuyor insanlar Türkiyede ata binmekten, anlaşılır gibi değil.

Eski Sokağın Rüzgârıyla'nın son okumasını yapamadım. Son eleştirel okumayı yapacak dostlarım da kaytardılar. Çıkması an meselesi yine de. "Cahit Sıtkı Gibi" eklenecek, bazı şiirler dosyadan çıkacak.

Çorum Haber'e geçen sene yazdığım çetrefilli yazılar yüzünden dirseğim şişmişti ("kıymet" bilip de okuyan oldu mu acaba?). Davul gibi şişen bir dirsek sağlığımı düzene sokmama vesile oldu. Saraçoğlunun soğan kürü ile başladım. Kiraz sapı kürü yaptım. Bir ara propolis kullandım, ölçüyle. Sonra bağırsak, mide ve deriyi düzene sokmaya, daha doğrusu vücudu bu işe yönlendirmeye çalıştım. İskelet ve kasları yerli yerine oturtmak için epey yol denedim. Biraz acı da çektim, ancak ne yüklerden kurtulduğumu görünce şaşırdım. Ne acılara alışmışmışım.

Bacağın dizden aşağı kısmında kas ve eklemlerin zayıfladığı da ortaya çıktı. Yavaş yavaş toparlamaya başladım.

Muhtemelen okuma yazma alışkanlıklarımla; arabada ipad, iphone ve macbookair familyasını bilek bükerek veya parmak ucuyla tutmamla kronikleşen sağ kürek kemiği civarındaki zorlanmışlıkla da yüzleştim, son düzeltmeler için vücuda biraz daha esneklik kazandırmaya çalışıyorum.

Bu arada epey bir safradan kurtuldum. Gözlerimin altı şişmeye başlamıştı, düzeliyor yavaş yavaş. Gözlerim kanlıydı. Cin gibi olduk şimdilik.

İnsan ölümlü, kırılgan, uçucu, bir gün sağlık yine elimizden kayar gider elbette.

Ayaklarım iki numara küçüldü. Gömleklerin en üst düğmelerini ilikleyebiliyorum. Göğüs tarafları dar geliyor. Boyum üç santim kadar uzadı, yani eski boyuma döndüm.

Epey bir masraf oldu, prasa gibi sakin yaşadım. Son kârları toparlayamadım, eldeki avuçtakileri sağlığıma harcadım, yeni üstbaş aldım, gardrop işe yaramaz oldu. Kayak takımları falan aldım, spor malzemelerini yeniledim.

Derhal ve hararetle çalışmasam batarım gibi geliyor, ancak, kötü bir işyerine "hayır!" da dedim. Sürekli hır gür içinde çalışacağıma bir süre işsiz kalacağım. Elde avuçta fazla kalmadı, ancak forma girmeye, daha yoğun çalışmaya da başladım. Bankada para istifleyip tıknefes yaşamaktan daha iyi biraz kaygılı ama sağlık için gayretli oluş.

Bundan sonraki on sene için tam hazır olmasam da epeyce hazırım. Bir kaç ay daha çalışıp sonra kitaplara dönmem gerekirdi. Ancak durum bu ve bunu bir fırsata çevirmem lâzım. Gündelik hayatımı yeniden rayına oturtmayı, sağlıklı bir rutin tutturmayı ihmal etmeden.

Dağ bisikletini emanetten çıkaracağız. Belki özel arabayı da satacağız. Wakeboard, Kiteboard, Yelkenli ne bulursak değerlendireceğiz. Memlekette yaylalarda at koşturacağız. Emektar funboard ya da winsurf'ümüzü elden geçireceğiz. Tehlikesiz bir baraj gölünde köylü çocuklarına öğretiriz bir ara. Cirit oynamayı biliyorlarsa ne alâ ki ne alâ.

Sonra da dolap beygiri gibi çalışacağız. Alın teriyle geçinmekten vazgeçmek yok!

Eskisi kadar yazmamı beklemeyin Arkadaşlar! Fırsat buldukça, toparlandıkça olur. Yavaş yavaş.

Garp cephesinde aslında yeni bir şey yok. Şark cephesinde de. Olanlar yirmi senedir konuştuğumuz şeyler. Sizler tartışa durun, bizler yetişiriz. Yerli yerinde.

13 Mart 2013

CAHİT SITKI GİBİ



















Ne gölgem hâmûşana düşer
Ne cançekişir düşen yaprak
Ağlarda kalır son martı
Ufkun şarabı tenha gelir

27 Şubat 2013