19 Ekim 2007

İçi Dışı Bir İnsan Olsa


Binlerce insanın içinden çekip çıkarabilirsiniz onu.

Farklıdır. Gözlerindeki ışıltısı, yüz hatlarınızı, aradığınızı takip edişi. Bir gölge gibi geçerken sizin için ne yapabileceğini bilişi.

Aradığınızı sizden önce bulup sunmuştur. Yönlendirmez. Zorlamaz. Tersine sizin için kendisini değiştirmeye zorlar, yani dinler.

Gözleri ışıldayarak dinler.

Kendi fedakârlığını sizden beklemez. Açlığını bölüşmez. Kendi sorusunu soramaz. Kendi acısını takip edemez.

Evet, acısızdır. Dünyaya, insana kaynaşmıştır. Başkasının sorularını da kendisinin bilir.

Bir insan bazan binlerce insanın arasından çekip çıkarılabilir. Bir insan bazan sizi insandan umut kestiğiniz anda gülümsetebilir. Bir insan size karşısında eğilmeniz gerektiği hissini verebilir.

Bilmek, bir tecrübeyi konuşmak, geleneği konuşturmak, eleştirebilmek kolay değil. Emekle, alınteriyle, çileyle kazanılanı önemsememek mümkün değil. Ta ki karşınıza, hiç bir emeğin, hiç bir çilenin, hiç bir yeteneğin sunamayacağı bir tavrı, içtenliği, özgüveni, yumuşaklığı ve ölçülülüğü taşıyan insanlar çıksın.

Olduğu gibi olan, içi dışı bir olan bu insan, insanlar, insanlığın en önemli hazinesinin bizlerde emanet olduğunu hatırlatıyor. Dostça bakan, yılışmayan, çıkar beklemeyen, incinebilecek ama cesaretle insan kalacak olana kalmış bir miras.

Bu insan, böyle insan nasıl yetiştirilir? Hâlâ anlayabilmiş değilim. Benim yolum, hanyadan, konyadan geçmek. Yanılsamasız olmak. Dersten kaçmamak.

Bu insanlarsa, üzerlerinden dünyanın acısı geçmeden insan olabiliyor, insan kalabiliyorlar.

Evet, bizler de gerekiyoruz, insanların hakkını verebilecek, savunulamayanı, savunulmayanı, çok bilmişlerin talanı altındaki dayanışmayı doğru yere yöneltebilmek için.

Bir insan gördüm, dünyam değişti diyebileceklerdenim, ama binlerce kitap, yılların çilesi, çabası, didinmesi bana lazım olanı bir kerede ve tüm zamanlar için vermedi.

İnsanlığı sokakta öğrenmeden kapabilen, hatta o geleneği arayana, emekleyene dahi sunabilen de; bilerek, sorarak, yanlış düzelterek yaşayan da hiç bir kazanımın insana bütün bir ömür yetmeyeceğinin yumuşaklığı içindeler bazan.

"Ona bunu, binlerce insanın içinden çıkarılabildiğini, farkedildiğini söyleyecek, ve varolduğu için teşekkür edecek birisi çıksa da, bizleri de insan etse. Farkında etse. Hakkanî kılsa." demekteyim ama, utandırılacak o birisi sadece.

Sus! Ne kendini utandır, ne de sınanmamışı: Harap ol da şarap ol a insan!