26 Eylül 2006

Tavşanla Kaplumbağa

Tavşanla Kaplumbağa yamaçtaki havuca koşturmuşlar. Tavşan havucu yakalamışken hızından kayıp gitmiş, karaçalının altına düşmüş, ağzında bir kaç yaprak.
Çırpınınıp didinmiş Tavşan Kardeş, yamaç yukarı bir kaç denemeden sonra çıkabilmiş. Bir de bakmış ki, havucu kemiren Tosbağa, diken acılarını unut da buyur kardeş, iftara diye gülümsemekte.

Tavşan tosbağadan hızlıdır. Buna ne şüphe.

Akreple Kaplumbağa, Yeniden

Akrep kendini karşıya geçirecek sal bulamamış, tosbağadan tosbağaya koşuştururmuş.

Alim bir tosbağa, ölmeyi göze alıp, "Gel kardeş, buyur, karşıya geçireyim!" buyurmuş, ümidini yitirmiş, soyuna lanet okuyan akrebe.

Daha iki kulaç açılmadan, Akrep tosbağaya "Tosbağa Efendi, ben soyunu sopunu, gelmişini geçmişini bilmediğim bir salcıyla yola çıkmam!" soylamış.

Tosbağa çaresiz, şaşkın, ömür uzun, sular yuta yuta başlamış anlatmaya... "Tamam, tamam!" demiş akrep, "bir hikayen var, ama benim de işim var, karşıya geçmekteyim, zamanım olduğunda anlatırsın!"

Karşı kıyıya ulaştıklarında Akrep "bu son olsun!" demiş yavrularına, "hayatta bir daha geveze bir tosbağayla karşıdan karşıya geçersem!"...

Tosbağanın ilmi ne karar arttı kim bilir?

Akrep yükünü taşıtacak birisini her daim bulur. Yük taşımadan, omzunda taşıdıkların için su almadan kendisi olamayacağını bilenler de varolduğu için.

26 Eylül 2006

17 Eylül 2006

Bir de Aslanla Serçe Hikâyesi

Ormanların Hakimi Aslan, bir sarayın arka bahçesindeki daracık kafesinde sebze artıklarıyla, kaynatılıp iliği süzülmüş kemiklerle son demlerini geçirirken, bir serçe içerdeki su yalağına dadanmış keyifle çimermiş.

"Küçük kuş, çimecek, şakıyacak, çırpınacak yer mi bulamadın da uykumu dağıtırsın, açlığımı hatırlatırsın" diye sormuş Aslan: "Islakken yorgun bir aslandan bile kaçamazsın ama, seni çıtır çıtır yesem ne yazar, diş kovuğumu bile doldurmazsın. Gel çim, kaşın, taşın ama bana akıllı bir neden söyle de kendimi avutayım, neden uçup gidebilen bir kul kafesten çıkmaz?".

"Padişahım!" demiş minik serçe, "ben ayaklarınızın altında dışardan daha emniyetteyim. Sizin yanınıza alıcı kuşlar uğramaz. Hiç bir dört ayaklı burnunuzun dibinden can kapmaz. Hem siz de yarı uykulu, yarı ölüsünüz, sizi uyanık tuttukça bir çöplüğe atılmaktan kurtulmaktasınız. Sizden aldığımı kat kat fazlasıyla geri vermekteyim!".

Aslan acı acı gülümsemiş, "peki ama, canını korumak için bile kafese girmen ne kadar doğru? Ben çöplüğe atılmayı beklerken, çöplükte uyanmayı zayıf da olsa bir kurtuluş ihtimali olarak görürken, neden bana hizmet ediyor olasın ki?" demiş.

Kuş boynu bükük, kafesten uçmuş. Geçen bir şahin de kanadından kapmış. "İşte!" demiş aslana: "Serçe hürriyeti de bu ve buraya kadar! Bıraksaydın da esaretinde hürriyetimi bulsaydım a dişleri dökülmüş padişah!"

Gölgende bir kuş bile su içemiyorsa hakimlik senin neyine?

Aslan çöplükte de çöplük aslanı olur. Kurtaran kurtulur.

Aslan kükreyerek tavana atılmış, şahin gafletten serçeyi kaçırmış.

Serçe gene serçe hayatı mı yaşamış, ne kadar yaşamış, sordum soruşturdum hâlâ bir bilenle karsılaşmadım.

16 Eylül 2006

Öküz Hikâyesi

Bir öküz saban çekmekten yorulmuş da, bağdaş kurup okumak istemiş. Rahleye kurulmuş, Beydabayı karıştırırmış.

Kuvvet bu ya, karıştırırken mecmua dağılmış, yaprakların arasından bir hüthüt kuşu peydah olmuş ve sormuş: "Ey Öküz Kardeş ne okursun?".

Öküz: "Hikmet sahiplerinin okuduğunu okurum, artık koşum vurulmasından bıktım!" demiş.

Hüthüt kıkırdamış: "İyi de neden çift sürer gibi okursun da mecmuanın nizamını dağıtırsın, sen dağıtınca köylün gelip tohum mu serpecek?".

"Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var a be Hüthüt!" demiş koca öküz, "kimi kitabı yastık yapar, yaslanır uyur, kimi tuğla yapar kafa yarar, kimisi de kitabı sürer. Eken eker, diken diker, taneleri de ekin biçilene kadar bir korkuluğa tepe takla bağlanmazsa hüthüt toplar. Herkes kendi gözüyle okur".

Alık olanın anlamadığı, biraz da kendisi.

16 Eylül 2006 Stokholm

Bir Deve Hikâyesi

Deve rüyasında ceylan doğurmuş, ne büyük tezek demiş de, ne olmuş a oğul? Rüya bu. Korkulacak olan, rüyası olmayanın kabusu. O da ya şişkinlikten, hazımsızlıktandır, ya da yorulmamaktan. Tembel sonunda sızar, şişkin torbayı boşaltır. Sen nasıl rahatlayacaksın? Onu düşün. Terazisi düzgün olana asıl hiç uyku yok. Sinek de pisler, toz da konar. Güneşi balçıkla sıvayan da o hikmet. Balçığı sır yapıp sırrından çatlatan da.

Hem sorumluluğuna teslim ol, ey oğul, rahat ol, hem de terazini tartmadan tartma.