3 Mart 2009

Düzgün Bir Hayat Yaşamak


Dört başı mamur bir hayat yaşıyacaksanız, itilip kakılacaksınız.

Ortada bırakılacaksınız. Önünüz kapatılacak. Kimse size karşı sözünde durmayacak.

Merhametli bir gece gibi, kapınızı bir hata işlemek için çalanı anlamamazlıktan geleceksiniz, teselli edeceksiniz mesafenizi koruyarak, ya da başka bir şey için azarlayıp geri göndereceksiniz. Yapmak istediğini unutturacaksınız. Hatırlamayarak. Hatırlatmayarak.

Görmemezlikten gelerek, görüleceği görerek.

Sizin etrafınızdan birisi bir yanlışa meylettiğinde, özendirilecek. Ortada bırakılacak. Yine siz kapı açacaksınız. Bazan başaracaksınızbir gölgeyi ayağa kaldırıp insanı ortaya çıkartmayı bazan siz yerle bir olacaksınız.

Yerinize heveslilere, yerinizi vereceksiniz, yetiştirmeye çalışacaksınız. Kimse, boşta duran bir yere bile sizi önermeyecek.

Yüzünüze karşı yapmadıkları kalmayacak. Arkanızdan iyi şeyler söyleyecekler.

Başarı kazanıp, kestirme yoldan gidenleri başarısız ilân etme hakkına asla sahip olamayacaksınız.

Siz hatırlattığınız için en çok, hatırlanmayacaksınız.

Önünü açtıklarınız, sizden ne kadar faydalanabileceklerine bakacak, posanızı çıkarıp bir kenara fırlatacak. siz posanızdan doğacaksınız, yeniden.

Kimse onca emeğe, onca didinmeye bir değer biçmeyecek, sizden öğrenenler dahi kendi tünellerinin anahtarını cebinizden kaptıklarıda kaybolacaklar.

Onlara herşeyi öğretebileceksiziniz, insanlık hariç.

Hem insan, hem yol arkadaşı karşınıza çıkmayacak.

İnsanlıktan çıkacaksınız. İnsanlıktan çıkmış halinizle, yine size insan olmak düşecek. Ayak ucunuza yığılacak birileri.

Hep kendi yapacaklarınızdan vazgeçeceksiniz. Ve vazgeçtikçe, daha da özgün, daha da ince olanı yakalayacaksınız.

İnsanlaştıkça, insanlık tasarımınızdan, rüyalarınızdan, onca emek verdiğiniz şeylerden vazgeçmiş, engellenmiş, ihmal edilmiş, ruhu yağmalanmış hissedeceksiniz kendinizi.

Kendinizden en yorulduğunuz, dünyadan en vazgeçtiğiniz anlardan birisinde, avuçlarınıza konumuş bir kuş gibi size bakacak insanlığınız.

Kuluçkadan çıkmış kendiniz, ömürsüz, zamansız bir yan.

İnsanlığa ortak, insan'ın dağarcığına, sözüne, hikmetine.

Pişman olunmayacak şeylerden pişmanlık duyduğunuza gülümseyeceksiniz.

Sizi kimse görmeyecek, rahat edeceksiniz. Farkedildiğinizde, söz sizde olacak.

Erken farkedilseniz ezbere çağırırsınız; hep görülseniz, kayıplardan olmasanız ne zulümlere uğrarsınız, yaşadıklarınız ne ki? Biraz vefasızlık, biraz kenardan geçme.

Düzgün yaşamak için yaşarken ölmeyi, yalnız kalmayı, herkesle dost olup, dostsuz kalmayı, ıssızlığı, nedenini bilmeden devam etmeyi, kendi çıkış noktalarına saldırmayı, kuyudan çıkabilmek için kuyuyu tepene yıkacak kadar tepinmeyi, herşeyi kaybederken kazanmayı yaşamak dese birisi kim ciidye alırdı ki?

Eskiden, bir geleneğin, dayanışmanıni toplumun içinde yapılacağı yapıyorduk. Bugğn yalnızsın. Herkes herkese rakip. Kimin kapısını çalacaksın önce, eskiden bilinebilirdi, şimdi bilen kim?

Kapıları çalacaksın birer birer. Kimse açmayacak. İlerde yeniden, yeniden. Dilençi gibi değil. Gönülsüz bir satıcı gibi. Bir gün kapılar açılacak birer birer. Görsen de görmesen de.

Kapılar sana açılsın diye değil onca dolaşman, kapılarını insanlığa sürgülemekten vazgeçenlerin kapı çalanı olmak için. Onları hayal kırıklığına uğratma. Kendi hayal kırıklıklarını serp çöle, yol göster.

İnsanlık açılır kapanır, ilerlemez bir teknik gibi, olgunlaşan bir hukuk gibi.

İnsanlık için ne riskler alacaksın. Kendi talanına tanık olacaksın önce.

İsyan etsen de lime lime edilecek etrafındaki hayatlar, bazan gücün yetecek sanki, bazan çaresizlikten başka bir yerden bakamayacaksın.

Ve bir gün kıyıya vuracaksın. Toprak mis gibi kokacak. Kendi canına kıymamışsan, başkaları sana bir zarar verememişse dizleri titreyen bir ceylan gibi doğrulacaksın vurduğun kıyıda. Suya koşacaksın.

Hem hiç bir şeyden vazgeçmeden, hem de insanlık için kendinden bile vazgeçerek yola çıkacaksın. Buna karar veren dahi sen olmayacaksın. Sen sadece, yapman gerekeni yapacaksın. En küçük adım için neleri feda etmeye zorlanarak.

Bir gün ezberden konuşmayacaksın, insanlara söyleyecek hiç bir yalanın olmayacak. Onlara hakikatliliğinle gülümseyeceksin.

Sen senliğini bulacaksın, insanlıksa kayıplarına inleyecek.

Söyleyecek ve dinleyecek olanın kim olduğnu bildiğini sanıyorsun. Maalesef, bir konuşmada, herkes dinler, ötekine, ötekini, konuşur.


(yazmak istediğim bu değildi, yorgunluk işte, sonra düzeltilir)