25 Mart 2009

Zoraki Ergenekonname: Araftakiler ve Kimsesizler İçin Ergenekon, Antiergenekon 1


Arafta oluş seçilmiş bir oluş değil. Ortayolculuk hiç değil. İki sınır arasında kalmış hakikatte, hakikat ülkesinde oluş, mayın tarlasında mukim kalış. Hayat ve hakikatin kendisinde oluşun, hayat ve hakikati kitaba uyduran marjinallerce sıkıştırılması.

Durumumuzdaki eğretilik; yerleştirilmeye, itilmeye, kakılmaya, içine sıkıştırılmaya, tıkıştırılmaya çalıştığımız bir eğretilik. Dışımızdaki eğretilik, üzerimize yıkılmış bir dünyanın eğretiliğinde eyleyişimiz, bekleyişimiz, hal edilişimiz. Hayatın geçiciliğinden, faniliklerin ufkundan, her dispozisyonun uçuculuğundan, hakikatle ilişkimizin hakikatindeki eğretilikten değil.

Toplum mühendisliğinin tanrıtanımaz tanrılarının kesin bildiklerinin, şaşmaması gereken atışlarının; dini, sosyal, siyasi yorumun kendini tanrılaştıran yorumcuları ve çok bilmişlerinin esir edebildikleri ve kendilerine bağlayabildikleri hakikatten sürekli akan ve sürekli değişen, sabit basamadıkları bir zemine nokta atışları, cerrahi müdahaleleriyle yara bere içindeyiz.

Oynayan zemin, oynak zemin, akan nehir, içinde aktığımız nehir, nehiri kapsayan nehirler zinciri.

Kapışan taraflara eşit mesafede oluştan değil arada kalmışığımız, Ey Okur! Üzerimizde ve üzerimizden tepinmekteler. Dünyamız, kutsallarımız, sevdiklerimiz, aklımız, fikrimiz etrafında kurulmakta tabyalar. Aklın gerekirliğini, aklı bir kerede kullanıp atabilecek bir şey sananlar savunmakta.

Arafta oluşumuz bir itiraz oluş. Oluştan itiraz.

Kapışma ile yargı öncesi ve sonrasında süregelen ve gidecek olan paylaşım, yerleşim, patronaj kavgasını kasdediyoruz. Halkın ve dahi Aydının taraf, taraftar olma, adam yerine konma şansının şansının olmadığı bir önderlik, yerleşme, yönlendirme, yönlendirilme, karar mekanizmalarına oturma kavgası. Yargıya müdahil olma niyetimiz yok.

Yargı yargılar, nesnesini de, kendi kurumlaşması, pragmatiği, praksisini de. İddianameler açılan davaların meşruiyetini temellendirme çabalarıdır. Hukukun meşruiyeti bir topkum oluşun temellerindedir. Bir hukukun meşruiyeti ise topluma vicdan, toplumda vicdan olabilmesi kadar, toplumunu haksızlık yapmaya karşı koruyabilmesindedir. Toplumu , toplumunu koruyabilmesi ikincildir.

Biz "bu işin aslı şu!" da demeyeceğiz. Bilmiyoruz. Bilmek de istemiyoruz. Sadece açık bir toplum, çetesizlik, patronajsız, gizli açık işgalsiz, gungadinlere değil kişilikliliğe açık bir dünya istiyoruz.

Aydınlanmamız, gerçek bir aydınlanmayla olacak. Hakikatle düzelmeye açılmanın; kapalı çıkar topluluklarını insanın, hakedenin önüne çıkarmamanın; söz hakkını savunmanın; adaleti intikama alet etmeye yatmış bir ilkelliği silkelemenin; hatadan geriye dönebilirliğin; tartışmaya ve eleştiriye dost duruşun hayatıyla.

Sorularımızı soracak ve susacağız. İşimize gücümüze dönerek, insanlığı yeşertmeye, belki bir sisifos efsanesine. Tümüne cevap verebilenler siyasetin haramzadeleri değillerdir. Yol açacaklardır. Cevapları muhayyer olanlar bizim gibi iki ateş arasında kalacaklardır. zayıf pehlivanların en güçlüsüne kapılanmayı seçmeyecekleri için.

Hakikat herşeye rağmen vardır. Ve bizleri düzeltecektir. Testiyi yere çarpmayı, duvara koşmayı, yara bere almayı; yanılmayı, yanıltılmayı; iftira, santaj, baskıya uğramayı göze alabildikçe.

İçine düşen Yusuf oldukça, kuyunun kokusu ne kadar iğrenç olursa olsun, gömlek insan kokar.

İnsanlığı insan kurban ederek korumaya çalışmadıkça, hakikati yalanla örterek savunmadıkça, yaşı kuruyla yanar görmedikçe, yalan ve propagandayı arkasında durulacak söze harmanlamadığımızda bizi hangi hakikatli anlamaz?