Avrupa Birliği ile ilişkilerimizde hesaba katılan büyümemiz, nüfus hacmimiz, iktidarın paylaşımında yani iç politikadaki olası ağırlığımız, kültürel dengeler vb. idi.
Bugün, dünyanın (şimdilik abartılı görünse de) ilk on ekonomisinden birisi olması muhtemel bir ülkenin dış politikaları sürükleyebilecek gücü hesaba katılmaya başlanıyor. Tartılıyor, ölçülüyor, biçiliyoruz.
Son krizlerde korku senaryoları sınandı. Borsada çöküş, sermaye kaçışı senaryolarının gerçekçi olmadığını, sermayenin tercih eğilimlerini izlemiş olduk. Kırılganlıklar üzerinden siyaset yapan ülkeler yeni politikalar belirleyebileceklerinin işaretlerini veriyorlar.
Uluslararası fonlar, emeklilik fonları bu sınanmalardan sonra daha rahat tercihlerde bulunabilecekler kanaatindeyim. Belli bir sermaye kaçışı ile karşılaşsaydık bile daha uzun vadeli ve risk paylaşımına biraz daha gönüllü, büyümemizi kendi gelecekleri açısından yatırıma değer gören fonlarla bir denge tutturabilecekti gibi görünüyor.
Komşu ülkelerle olan iyi ilişkilerin halk bazında köklenmesine uluslararası analizciler daha çok dikkat edeceklerdir sanıyorum. Siyaset açısından etkileri küçümsenen halklar ve insanlar tüketiciler olarak ürünlerimize ve mallarımıza yöneldiklerini gözlemliyoruz ve bunun getirilerinin turizmdeki kayıp potansiyelinin çok daha üzerinde olabileceğini düşüünüyoruz, hacimleri ve rakamları şimdilik telaffuz edemesek de.
Son krizde hangi ülkede nelere dikkat edildiğini listelemek hiç de zor bir iş değil. Gözlem altındayız ve kesinleşmemiş gözlem AB'ye girmemiz halinde birliğin dış politik motoru olabilme "riski" ya da potansiyelini taşıdığımızdır. Yeni değerlendirmelere, yeni testlere ve yönlendirmelere tabi kılınabiliriz. AB'nin karşımızda bekle gör politkasını terketme olasılığı zayıflamıştır, ancak politika değişikliğine gidilirse dış politikamızı denetleme ve sınırlandırma için AB maceramızın önü açılabilir ya da dışta tutulmamız ve ABnin karışmayacağı ve uzak durmayı tercih edeceği dinamiklere doğru "itilebiliriz". Ben iki eğilimin de aynı anda test edilebileceğini, savunulabileceğini düşünüyorum.
Gelişmeler AB ile ilişkilerimizi derinleştirirken ortaklık ilişkilerini de bir ölçüde dondurabilecektir.
ABnin hızlı karar verebilmesi kendileri açısından şart olsa da dış politik motor olarak hesaba katılmamışlığımız karar süreçlerini uzatabilecektir.
AB'de bize biçilebilecek kaftana karşı tavrımız, önümüzün kesilmesine tepkimiz olası kararlarımızı belirleyecektir.
Dinamik bir ekonomi, canlanan bir iç pazar, komşu ülkelerde oluşan tüketici dayanışması, orta ölçüdeki devletler ve uluslarası dayanışma için ortak arayan bağımsız tavır peşindeki ülkelerle ilişkilerimiz gitgide derinleşecek gibi görünüyor.
BM güvenlik konseyindeki rolümüz belli bir süre uzak da tutulsak kalıcılaşma eğilimi gösteriyor ve imaj değişikliğimiz metamorfozvari.
Avrupa için hem aranıp da bulunamayan bir ortağa hem de hesaba katılıp potalarında eritilemeyecek bir demir leblebiye dönüşüyoruz.
Avrupanın atıl, kolaycı, muhafazakar dinamiklerinin ve kurumlarının sindiremeyeceği, bekle gör'e alacağı bir ivmeyle zigzaglar çiziyoruz.
Geçip gidici bir kuyruklu yıldız olmadığımız ortada. Ancak strese sokulmuş bir bürokrasi, oyun dinamikleri kırılmış ve aktörlerini devreye sokamayan bir demokrasi, gecikmiş bir toplumsal uzlaşma ayaklarımıza dolaşmak üzere.
Topluma nefes aldırmak, gerilimi düşürmek, siyaset yapış tarzlarını ve siyasetin dilini rehabilite etmek, gerekirse bir süre kendimize gelmek için ilgi alanlarımızı kaydırmak, çalışanların hayat şartlarını düzenlemek ve düzeltmek, bazı düzenlemeleri eleştiriden geçirerek çatışma noktalarını demokratik bir uzlaşma ile elden geçirmek zorundayız.
Ezberle ve ezbere gidebileceğimiz yer kısıtlıdır, insan, eğitim, istihdam, hukuk anlayışmız gözden geçirilmeli, kurumlarımız yeni şartlara adapte edilmelidir. Başkalarının yolunu izleme lüksünün kalmayışı, içinden geçeceğimiz ağır sınavlar tecrübe, temkin ve insiyatifin dayanışmacı ruhunu canlandırmayı gerekli kılmaktadır.
Yol haritamızın detayları belirsizdir, yolumuz uzun ve incedir.
Ne bizim ne de bizimle alışverişi olanların işi kolay olacaktır. Efendim.