6 Haziran 2010

Mavi Marmara Tartışmasına Katkı Notları

1. Öldürülebileceğini kabul ederek yola çıkmışlık tehlikeli ya da katı bir duruşun ifadesi değildir. Buradan yola çıkarak katılımcıları suçlayanlar saçmalıyorlar. Ölümü ve kaybedilecekleri düşünmeden yola çıkmışlık mıdır tersi bilemiyorum. Olabilecekleri düşünmek sadece bir zihinsel hazırlıktır, duruşunu, kararını gözden geçirme hallerindendir. Tecrübe hayattadır ve hayata açıklıktadır. Tecrübeye açıklık karar işi değil pratik bir iş olsa da bir zihin açıklığı, zihnin paratiğe ve pratikte açıklığı olarak düşünülebilir. Yerli katılımcılara fanatizm yazmak için bu mevzuyu kaşıyanlara "beyaz" katılımcıların benzer "itiraf"larını hatırlatırım. İnsanın hayatın hallerine hazırlıklı olması geleceğe sadece düşüncede hazırlıklı olmasından ibarettir. Hakikaten hazırlıklılık diye bir şey varsa temkin, tevazu ve ezbersiz olmakla, davranışı sürekli inceltmekle, başkalarından ve kendi yanlışlarından öğrenebilmekle ve insiyatifin tek yönlü olmadığını ve süreçselliğini kavramakla bir ölçüde kazanılabir.

2. Gemide gösterilen direniş pasif direniş ile aktif direnişin arasında, sınır bölgesinde bir yerdedir. Direnenlere yapıştırılmaya çalışılan "paralı aşker" gibi yaftalar günü bazan kurtarsa da insanî bir eleştirinin, "Bunu bana nasıl yaparsın Kardeşim?"lerin ifadesi olamaz. Habil ile Kabile yer değiştirttiğinizde yukarıdaki soru eleştiri değil zulüm ifadesi olur. Katılımcıların öldürülmeyi göze aldıklarını fakat öldürmeyi reddettiklerini gözlemliyoruz, filmlere ve anlatılanlara dikkat ederek. Öldürmeyi reddetme, öldürmeyi düşünmeme gibi pasif bir duruş değildir. Kararlılıktır.  Direnmeye karar vermişlik öldürmeye gitmediği için ezildiğinde, öldürmeye gidecekmişlğin ezilmesi içinde kavramsallaştırılamaz. Direnmede ahlakî ve hukukî bir sorun gömülü ise (somut olaylardan bağımsız olarak!) ilk elde askeri müdahalede bulunan tarafın direnme tarihi çürüyecek ve geçersizleşecektir tüm halklar eşitse ve eşdeğer ölçüde insan ise.

3. Askeri müdahalelerin meşruiyeti, zor kullanımının tekelleştirilmesi kanun koyucular açısından ne kadar kolaycı ise, etik ve hukuk düşüncesi açısından o kadar sorunludur. Hukuk düşüncesi karşılıklılık ilkesi üzerine kurulur ve karşılılıklılığın alanı (örneğin, Levinas'da) adaletin alanıdır! Argumentasyon kendi meşruiyet çerçevesine saldırmaktadır, öncelikle.

4. Türkiyede intihar eylemcisinin dahi sağ yakalanmasını şart koşma durumuna gelmiş bir kamuoyu sözkonusudur! "Ölü ele geçirme" lafzına karşı bir tepki söz konusudur ve hiç bir mutfak bıçağı ya da sopa gemideki katliamı kamuoyumuza onaylatamayacaktır! Reddedilen davranış Türkiyede de karşı çıkılan, çıkılacak olan bir davranıştır. Demokrasi, şeffaflık talebi; yargısız infazları reddediş pragmatize veya relativize edilmeyecek bir noktadadır. Halkımızın kendi ülkesindeki tercihini, seçtiği evrensel değerleri zamanla diğer ülkelere ihraç etme eğilimlerine hazırlıklı olunmalıdır.  Bize bugüne kadar ihraç edilen baskı ve zulüm'ü buyursun isteyen insanlık ihracaatıyla değiştirsin, ithal etmeye hazırız ve eleştiriye açığız!

5. Tepki birikmiştir. Katliama rağmen, tepki ifadeleri topluma nefes aldırmıştır. Sokağa dökülen tepkisellik demokrasiye kanalize olacaktır. Eleştirilerimiz bundan sonrasının nasıl olması gerektiğine cevap verecektir ve elzemdir. 

6. Katliamı yapan tarafın yakın geçmişte ülkemizde darbe özendirdiği bile konuşuluyorken  ortak bir zeminden, evrensel değerlerden yola çıkma yerine kendi varlığını korumanın meşruiyetinden hareketle iddialarını sürdürmesi güvensizlik ve tepkinin kaynağıdır. Bu söylentileri, bu söylentilerden yola çıkarak sağı solu tehdit edebilenleri tekzip etmeli ve ülkemizde demokrasiyi zedeleyecek hiç bir girişimde bulunmadığı ve bulunmayacağına, uluslararası hukuk'a saygısına bizleri inandırmalıdırlar.

7.  Propaganda ve "halkla ilişkiler",  "hakikatle ilişkiler"in yerini almış durumdadır. Propaganda "karşı taraf"ın hakkını, hukukunu, dünyasını, hakikatini gölgede tutmanın duvarına, karartma sinyaline dönüşmüş durumdadır. Birbirimizi önkabullerimizde yeniden insanlaştırmadıkça, eşitliği bozucu dalgaları devreden çıkarmadıkça, biribirine karşı sorumlulular olarak karşılaşamadıkça bahane arama ve günü kurtarma faslını çalıp duracak, selamsız komşunun balkonundaki gramofonda biteviye cızırdayan, bize bir söyleyeceği kalmamış plak.