Toplumsal hareketler başladıkları noktada kalmaz, dallanıp budaklanırlar. Gelişimin ucu açıktır. Yeni şart ve birikimler aralıksız devreye
girer, dinamikler devinir durur.
”Benim hareketimdi bu, şimdi nereye gidiyor?” demek doğaldır,
ancak yerinde değildir. Destek, katılım herkesin kendi başvuru dünyâsından
olur, zamanla bunlar kaynaşarak/çatışarak bütünleşir veya ortak diskur (söylem)
oluşturur. Her büyüme değişik anlamlarıyla ”kontrolden çıkar”: Yani, kendi
yolunu, ifâdesinin (dinamik ortak payda olarak) tezâhürünü arar.
İlgiler harekete geçen başka ilgiler ile birleşerek dengelenir,
bu sıradanlaşma olarak da okunabilir, perspektif çeşitlenmesi ya da sağduyu
takviyesi olarak da tezâhür edebilir.
Siyâsîleşmek, siyâsî tecrübeyi de getirir, siyâsî ezberi ve
hantallığı da. Kaçınılmaz olandan kaçılamaz. Fark etmeden geçiş mümkündür.
Praksis, yeni bir şey söylemeye açıklığın duruşundan ifâ edilir. Her gün yeni
şey söylemek hâfıza kaybının ifâdesi değil, hakikat derdiyle yaşayış ve
eyleyiştendir.
Sokakta insanlar dayanışmayı öğrenir. Büyüyen bir hareketin
kontrol dışına çıkması doğaldır. Fazla müdâhil olmadan evlâdını gözden
kaybetmemeye çalışmak kendilerini ”hareketin gerçek sahibi” olarak görenler
için daha yerinde bir tavır olabilir. ”Eser” asla başlangıçtaki bileşimden
ibâret olamayacaktır. Siyâsî hareketlerin temsil edilmesi, bir retorik
kazanması, bazan partileşmeleri gibi olaylar bu yüzden zamana bırakılır. Her
şey süreç işidir. Manipülasyon, çamurla sıvama toplumun dinamiklerine çomak
sokmadan öteye gitmez! Toplumun kendisi olma ve kendisini yenileme kanallarını
sürekli tahrip eder ve çarpıtır.
Protestoların yasak olması, boğulması, vesâyet altında tutulması
muhaliflerin de örgütlülük düzeyini zayıflatır, sorumluluk ve insiyatiflerini
daraltır, gündelik siyâseti provokasyona açık tutar. Bunun çaresi yasakçılık
değil, her tür davranışın tecrübesini ve eleştirisini edinmesine fırsat
vermektir. Bu demokratik olgunlukla olur. Yasakçılık risk artıtır, tecrübe
açığı yaratır. Tüm taraflar için.
Yanlışlardan öğrenme öğrenme sürecinin devamlılık gerektirdiği
fark edildiğinde kurumlaşabilir. Öğrenme kullanma kılavuzu edinme işi değildir.
Çarelerin, çözümlerin çoğulluğunu hayatın zorlayıcı, dayatıcı şartlarında ve
çeşitlenmeleri altında yaşayabilmişlikten gelir.
”Sosyal medya”da yalan, ithâm, propaganda sanıldığının tersine
kolayca sınanır, itirâza açılır. Çoğu ileti ”bunun hakkında ne
düşünüyorsunuz?”dan ibarettir. Yanlış bir görüntüyü, iddiâyı aklı başında
insanların iletmemesi, onu derhal tasnif eder, paranteze alır ya da dışlar.
Yanlışlama söylenmeden vurgulanabilir, doğrulama onaya, kanıtlamaya açma
biçiminde olabilir. ”Dolaşan dedikodu” değil, ”iddiânın kimlerde dolaşımda
olduğu” önemlidir, anlamlandırmaların çözümlenmesi çok dolaylıdır ve dolaşım
sınanmış ve zorlanamaz (gündelik iletişimsel düzeyde aralıksız sınanan) insanî
güvenilirlik üzerine kurulur.
Protesto’nun Dünyâ’da kapışan güçler üzerinden açıklanması
gündemdeki dinamiklerin görünürlüğünü, çok bilmiş aktörlerin ufuk sığlığını,
gündemi kaçırmaya başladıklarını ifşâ ediyor. İki taraftan birisine manda
olarak alan genişletme ve büyüme hülyâları; halkına ve hakikate sırt dönerek
ezberi öne çıkaran sürekli savunma ve eldekini koruma hâli; gündelik düzeydeki
anlayışsızlık ve inisiyatifsizlik kaygı veriyor. Tarihsel boyutu olmayan (bir
zamân ve mekâna yerleştirilmeyen), dinamik olmayan, toplumbilimsel düzeyde naiv
ve câhil komplo teorileriyle yönetiliyor gösterilmemiz ve bunu tashîh etmememiz
bize yakışmıyor!
Dinamikleri, toplumsal gerçekliği, reel siyâseti, toplumsal
entropiyi, asabiyeti analiz etmeyi gereksiz ilân edenler toplumlarına, insâna
ve hakikate körleşmişliğin idâre tarzını önermektedirler. Sloganla,
propagandayla, ezberle, sâbit fikirle topluma müdâhale felâketlere yol
açacaktır!
Sembolik’te çoğulluk, çelişen arka planlar, bir gurubun öbürünü
istemeyebileceği zorakî koalisyonlar spontan hareketlerde her dâim söz konusu
olur. Bu hareketlerin yenileyici yanı içinde insanların kendilerini,
birbirlerini ve duruşlarını test etme imkânlarının doğuşundadır. Biri diğerini
ezmeye kalkmadıkça, bir diğerinin tavrından acil işlevsel sonuçlar talep
etmedikçe toplumsal dayanışmanın kendisini sınamaları siyâsî spektruma olumlu
etkilerde bulunur, toplumsal dayanışmayı tazeler!
Bu tür
hareketler ”mükemmel” bir yüzleşmeyle sistemi restore ya da altüst etmezler;
toplumsal örgütlenme, ilgi ve dayanışmayı yenileyici, dayanışmanın kendisini
keşfetmesini sağlayıcı etkilerde bulunurlar.
Paniğin sosyolojisi, etiği, itidâl’i yoktur. Panikleyenin
unutkanlığı, dolayısıyla sorumluluk kaybı söz konusudur. Paniklemiş insiyatif,
aklı başındalık diye birşey yoktur!
Siyâset, sokakta, tepkide şekillenip çiçeklenir. Bunu
unutup sağı solu boğmaya çalışan siyâsetler de bir gün tepki aşamasında idiler,
bir dinamikleri vardı bazan.
Dayanışma (toplumsal dayanışma) toplumsallaşmanın, kişisellik ve
bireysellik kazanma süreçlerinin diğer adıdır.
Korku, insanı insan yapan süreçlerin işlemediğinin ifâdesi
olduğunda temellidir, hakikidir, propaganda değildir, geleceği boğmaya
yönelmez.
Her insân kendi dersini tadacaktır!
Hüseyin Salim Saraçer
2 Haziran 2013
(Bir sonraki Gezi Dersleri’nde ”Provokasyon Nedir?
Provokatörler Kimlerdir?” mevzûuna toplum kuramından yaklaşmaya; sosyalpsikolojik
ve sosyolojik geçerliliği olan perspektiflerin önemini tartışmaya
çalışacağız.)