"IRAKLI bir baba, yabancı bir erkekle konuştuğunu duyduğu kızını önce boğdu, ardından defalarca bıçaklayarak delik deşik etti. Görgü tanıkları canavar babanın, kızını öldürdükten sonra "Namusumu temizledim" diye haykırdığını belirtiyor.
Cinayet, Şii kenti Basra’da meydana geldi. Üniversitede İngilizce eğitimi gören 17 yaşındaki Rand Abdül Kadir adlı genç kız, gönüllü olarak çalıştığı yardım derneğinde, Paul (22) adlı İngiliz askeriyle tanıştı. Paul’a ilk görüşte aşık olan Rand, duygularını en yakın arkadaşı Zeynep ile paylaştı. Rand, Zeynep’e Paul ile ilgili hayallerini anlatıyordu. Rand, Paul’ün sarı saçlarına, bal rengi gözlerine, beyaz tenine ve gülümseyişine aşık olmuştu. Son derece yumuşak bir konuşma biçimi vardı. Onun deyişine göre çevresindeki esmer ve kaba erkeklerden son derece farklı biriydi. Rand, Zeynep ile bir araya geldiğinde, Paul’e duyduğu hayranlığı anlata anlata bitiremiyordu. "
Hürriyetin haberini kimin kaleme aldığı belli değil. Çeviri midir? Belki. Kurcalamaya da gerek yok. Bu genç kızın öldürülmesi, daha sonra annesinin kolunun kırılasıya dayak yemesi onaylanacak şeyler değil. Ayrıntı haberde var.
Ancak, iş bir cinayetle başlamıyor ve bir cinayetin telin edilmesiyle de bitmiyor. "Esmer kaba erkekler", "sarı saçlar, beyaz ten" edebiyatı cinayet kadar beter bir insanlık suçunu yerleştiriyor: Irkçılık! Hürriyet'in demek ki ten renkleri ile kabalığı birleştiren ("esmer ve kaba"daki "ve" oldukça yapıştırıcı ve iğrenç) bir antropolojisi de var. (Yabancı damat kara derili bile olsaydı ırkçı söylem devre dışı bırakılmış olmazdı, bu konuyu başka bir yazıda ele alalım).
Alıntı, alıntıdan ibaret değil, propagandif. Haber, haber değil, adeta psikolojik savaş metni.
İngiliz genç ise sanki bir turist, bir barış gönüllüsü olarak Basrada. Ya da bir "backpacker", gezgin.
Irak, habere göre işgal altında değil de kurtarılan, medenileştirilen bir ülke. Bunu nereden mi çıkarıyorum? Toplumsal tepki, infial, işgal hesaba katılmıyor haberde. Mesele yabancı düşmanlığı, "yabancı genç" düşmanlığı, aşık gençlere mezalimden ibaret adeta.
Iraklılar anlayışsız, kurtarılmaktan anlamayan, beyaz tensiz, gergin, asabi insanlar, yine habere göre.
Haber, müttefiklerin bültenlerinde bile abartılı kaçabilecek, o delikanlının ülkesinde bile tepki çekebilecek bir çerçevede sunulmuş. Biz ne "kolay" insanlar olmuşuz.
Katiller iki saat sonra serbest bırakılıyorlar. Polise göre, iyi vatandaşlarmış katiller, iyi ilişkileri varmış Basra yönetimi ile. Peki bu konuda başka söz söyleyen yok mu? İtiraz eden, onaylamayan, haleti ruhiyeye rağmen insanca bir çıkış yapan arap, şii arap, basının oryantal silüetine dönüşmemiş bir insan?
Fransız direnişinin sinemasını seyredenler, alman askerileri ile ilişkilendirildikleri için sokaklarda katledilen kadınları yaşlı gözlerle izleyebilirler. Direnişçilerin neden tutuklanmadıklarına bir itiraz yöneltmeden. Sanırım orada savaş, direnişi gerektiren durum vahşi geliyor, burada insanlık, insanlar.
O yıllarda namus cinayeti işler miydi bir fransız köylüsü? Bilemeyiz, çok küçük bir ihtimal diyelim. Ya bir fransız aydını, antifaşist, antinazist ve öfkeli bir fransız aydını? Emin değilim, basınımızın beklediği hoşgörüyü bize sunabileceğinden. Herşey olabilirdi.
İşgalcilerden bazı alanlarda daha az insancıl olabilmesi mümkün işgal altındaki insanların. Hayatın her alanında böyle bir şey söz konusu olabilir mi? Sömürgeci medeniyet getiriyor demek olmaz mı bu? Doğu halkları her türlü sömürgeci müdahaleyi hakediyora kadar gitmez miyiz?
Hürriyet Gazetesinin haberi masumiyetin sınırları içinde kalmıyor, eleştiri bir medeniyet karartmasının içine buruşturulup atılıyor.
Iraktaki genç kızın öldürülmesi trajiktir, katillerin serbest bırakılması hukuksuzluktur. Bunu o aile üyelerinin kızlarına sahip çıksalar yüzlerine tükürüleceğini, o toplumda yerlerinin olmayacağını bile bile ve savaşa rağmen söylüyorum.
İşgalle dans, karaçalıda danstır. Kan revan içindeyiz.
Ve sömürgeleşmiş akıl, insanlığı kan revan içinde bırakarak kuyruğunu yutmada.