6 Ekim 2009

Medeniyetin Dili


Akıştaki anda yaşayan anındalık. Evveli ve ahîri zaman olmayan, zamanda olmayan bir zamansallık ve zamandalık. Zaman diye ete kemiğe bürünme, mekânda görünme.

Anındasın, ama anın esiri , misafiri değilsin. Anda'lığın bir oluş(um) biçimi. Zamanda anlamakta hissetmektesin.

Ne bu ikincil, ne öteki.

Söz hakkını kullanıp gidiş. Konuşamayan, susmayı seçen, dili olmayan da söyleyip geçer. Anlayan oldukça.

Şimdi değil, hep yarın, yarın, yarın. Yapılabilmiş herşey geçmiş. Gören, işiten geçmişte kalmakta olana yüzünü çevirir. Geçmişte kalış dilin, hayatın, insanlığın, eyleyişin tomurcuklanışı.

Geçmiş, geçmişte kaldığından değil, bugüne kaldığından anın bilgisinin anahtarı.

Sabır, teslimiyetçilik değil, hakikate ve hakikatli insiyatife teslim oluş.

Sükûnetle niyaz ediş. Kendisinden bile feragat ediş, bir göstereceği varken. Mayalanma, kendisi oluş, kendisinden vazgeçmesi beklenirken.
"Hemen şimdi!": Zaman yok, sorumluluk yok demek olur, geçmişi geleceğe bağlama anından koparırsak.

İnsanî Varoluşun iddialarına katkımız ne kadar büyük diyebilmek için, sabrın, tevekkülün, geçmişi olan yarının ülkesine ve diline de dönüp bakabilmemiz lâzım.

Kaybetmek üzere olduğumuz memleket orada. İnsanlığın dili korkarım uzun bir süre daha anlamsız, geri ve kısıtlı gelecek ezberimize.