27 Eylül 2009

Eylül 2009'da Durum: Dengeler Değişiyor!


BASIN. Yeni bir muhalefet şekilleniyor. Muhalefetsiz olmayacağını düşünmüş birileri olmalı dersem naif kaçacaktır. Varolan eğilimler bir yerlere çekiliyor, sekillendiriliyor. İnsiyatif çok taraflı ve ağır. Birbirisini hesaba katarak yer seçen pozisyon belirleyenler var.


İNDİKATÖRLER. İdeolojik indikatörler, propagandanın kapalı argümentasyonundaki değişiklikler, bürokratik söylem, muhalefetin açılma stratejileri "iktidar"da bir sonbahar düzenlemesi olduğuna işaret ediyor. Muhalefete itici gelen, kamplaştırıcı ve militan "liberalite" , merkezden uzaklaştırılıyor gibi görünüyor. Muhalefetteki şekillenme ise basının şekillendirilmesi biçiminde. İktidar merkezindeki en itici ve sığ militan tavır geriletildikten sonra toplumda belli bir depolitizasyonun yolu aranacak. Varolan gündem tansiyonu düşürücü olmasa da, politika aktörleri şekillendirilerek erime noktasından uzak tutulacağız.


İKTİDAR. İktidarın "hiç beklenmedik" bir biçimde kendisine bağlı tansiyonu yüksek tutan duruş ve çevreleri düzenleme işaretini vermesi neyin nesidir zamanla tartışılır. Yeni muhalif çevrelerdeki düzenlemenin buna ne kadar bağlı olduğunu da bilenler tartışır, anlamaya çalışırız. Şimdilik dikkat edilmesi gereken argümentasyonda değişiklikler olacağı. Başka bir deyişle siyasi "paradigma" değişiyor, gazatelerdeki anlamıyla.


MUHALEFET. Bir başka ses, ton yakalayacak. Ancak basındaki şekillenmeye, majestelerinin muhalefetine de izin vermeyecekler. İtiraz ve uyum paralel gidecek. Aktörlerde değişiklik beklemeyin.


LEX AVŞAR. Yargının Avşar Davasındaki tavrı, "yargının bağımsızlığı"na hassasiyeti de belirleyecek. Yargı ya daha fazla tartışılacak, ya da basın, eleştiri ve muhalefetin rolünü üstlenmesi gerketiğine dair anlayışı devre dışına bırakacak. Bu hem uygulama/yorum/ aplikasyon işi hem de yasama sorunu.


ÖZEL MAHKEMELER ve özel yetkili yargı görevlileri de normalizasyon sürecine çekiliyor gibi görünüyor. Bundan önce klasik devletçi söyleme muhalif değişiklikler ve zorlamalar gündemdeydi. Bugün devletçi ve milli söyleme karşı ölçüyü kaçırmama, hukukî meşruiyetin sınırlayıcı felsefesine geri dönüş sözkonusu gibi görünüyor.


POLİSteki politizasyon frenlenecek gibi görünüyor. Bunun bir gereklilik olduğunu söyleyecekler çoktur. Gereken ne yapılıyor ki dünyada? Polisin devre dışı kalması muhtemel bir kutuplaşmada taraf olmaktan çıkarılması, hukuk devletinin ve demokrasinin gereği. Bu kadar çok alandaki değişiklikler, skandallar ve şekillenme belirtileri tesadüf olarak görülmemelidir.


SOL. Bir Mayıs'a dikkat edilmelidir. Hükümet ve polis aynı tavrı izlerse, halâ olağanüstü bir haldeyiz demektir. Bir Mayıs üzerinden bir sivil sıkıyönetim gösterisi yapıldığını yazmıştım bir kaç sene önce. Gerekçeleri ve ne ölçüde geçerli olduğu zamanla ortaya çıktı. Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta burada aslında solun hedeflenmemesidir. Ancak, evet, ancak, solun şamar oğlanı olarak görülmesi 12 eylülün "sözde weberian" dinci ya da laik popüler kültürünün ve yeniliberal tavrının emeğe, işe, alınterine, çalışmaya, bağımsızlığa, eleştiriye bakışı ile de alâkalıdır.


GERİLİM. İtirazı olan herkesi düşman ilan etmeye kalkışabilecek bir karagözlülük, (itirazı olanlardan gelen) aklı başında duruşla dengelendi. Bu nereye kadar sıcak kapışmayı tehir edebilirdi bilemiyorum. Toplum ısınmıyor, ısıtılıyordu. Yumuşama ezber dayatamayacağımız birlerinin olduğunu görmekle başlar. Ezberin farkına dahi o noktada varırsınız, bazan.


DEMOKRATİK SOĞUK SAVAŞ. Hangi soğuk savaş demokrasi için pazarlanmadı? Kimse ilan ettiği gizli açık savaşın galibi olarak görmesin kendisini. Hukuku işleterek, kurumlaştırarak atılmayan hiç bir adım kazanım değildir, toplumsal dayanışmaya yansımayacaktır.


TASFİYE EDİLENLER "kimi temsil ediyorlardı?" diye sormamız gerekecek, yeni şekillenmeleri anlama kılavuzunun bir parçası olarak. Özellikle de "resmi muhalefetimiz"in simasını okuyabilmek için.


İZLEMEK. Seyirci bile olsak, dostluk düşmanlıktan değil, hakkaniyetten, ölçüden, haktan hukuktan konuşmamız lazım. Meşruiyeti şart koşmamız gerek. Dostumun dostu, düşmanımın düşmanı gibi lafza başvurmamız insanlığı terk'e koşuttur. Sabırsızlık, hezeyan ezilenlerin dahi hakkı değildir!


(Çok şey oluyor, şekilleniyor, sessiz ve derinden akıyor dünya yine. Anlamak için siyaset bilimci olmamak, dersini alaturka üniversitlerde inkilisce almış olmamak, kuramla praksis arasındaki eytişimi hiç olmazsa gündelik akılda germemek yeterli. Online yazıldı düzeltilmedi. Yanlışları kendiniz düzelterek okuyunuz Efendim. Biz de yazdıklarımızı gözden geçireceğiz, elbette. Zamanımız bu kadarına yetti, bağışlayınız.)