31 Mayıs 2010

Kemal Kılıçdaroğlu ve Retorik

Kılıçdaroğlu'nun konuşma dersi alması ya da konuşma metni yazarı bulması gerektiğini söyleyenlerin biraz belagat dersi alması lazım.

Kılıçdaroğlu iddia edilenin tersine, söyleyeceği "şey"i, husus'u, mevzu'yu, mesele'yi hakikatinde konuşturabiliyor. Görmemek için konuşmayı, sohbeti, argumentasyonu ve gündelik söyleşme geleneğini okuyamıyor olmak lazım.

Kılıçdaroğlu'nun anlaşılır şeyler söylemesi ne halka inmekle alakalı, ne de aydınarın dilini konuşamamanın ifadesi. Konusuna, meseleye hakim. Sohbeti, konuşma geleneğimizi biliyor. Halk içinde yetişmek eskiden kuraldı, şimdi okullu olduk, dil kullanmayı okuldan, kitaptan ve jargon lardan öğreneceğimizi sanıyoruz. Oysa insan konuşa, koklaşa, meleşe, dinleye, anlata dilleniyor.

Kitap, okul, yazı hayatsızlara hayat vermiyor. "Dinlemeyenlerin tartışmaları" gerekçe ya da lafza eğilmemizi yer yer sağlasa da tartışmanın ve konuşmanın kendisi değil. Popüler kültür, kitle iletişimi soru cevap diyalektiğini, fikir geliştiren, ikna eden,ufuklar kaynaştıran alışverişini aceleye getiriyor. Gerekçeler kapışırken gerekçeleme, kuşku ve aydınlanış süreçleri törpüleniyor, ökseleniyor.

Halka  kolay hitap edebilmek halkçı olmaktan, özetlerle, populize edilmiş anabaşlıklarla konuşmaktan değil, halklı olmaktan, dilin evinde yetişmekten.

Retoriğin propagandayla, ezberle değil hakikatle ve hakikatlilikle alakası var. Anlatamadığın dert senin derdin değil. Dile gelemeyen düşünülmemiş, hazmedilmemiş, kulak verilmemiş de.

Tek tek cümlelerin üzerine atlayarak değil, bir alışverişte, akışta, yinelenen denemelerde, konuşmaya açıklıkta söylenen şeye yaklaşabiliyoruz. İfade arayışlarıyla, meselenin ifadesini bulmasına izin verişlerimizle izah edilebilir oluyor çoğu çetrefilli konu.

"Karşı tarafın bana söyleyebileceği bir şeyler var!" diyebilmiş bir insanın, dinleyebilmiş ve dinlenebilmiş bir insanın söyleminin ufuklararasılığı işi kolaylaştıran.

Kılıçdaroğlu durulmamış bir siyasi zeminde program deklarasyonu ile "programlı"; populer kulturel kalıp yazarlarının ruhsuz ve hakikatsiz lafzınını kullanarak "içerikli" konuşmuş olmayacak.

Söylenenin tersine: Olduğu gibi olarak, oluştuğu gibi oluşturarak, konuşmaya açıklıkta kalarak insani derinliğini ve lafzın sloganı aşan dokunurluğunu öne çıkaracak.

Halk hakikatlidir. Derdi dinler.

Ezberle ve ezbere kapışan, selamsız sabahsız, halksız, insansız ve insafsız elite cilalı imaj devrinden kalma tekniklerle hitap etmek ise anlamsızdır ve akla eziyettir.

Efendim.