3 Aralık 2011

İhtilale ve İstilaya Karşı Koyuş ve İdam 1

İhtilale ya da karşı ihtilale karşı koyuş, çığ gibi çöken bir istilaya karşı koyuş sadece ayakta kalmak, yaşamaya ve yaşatmaya çalışmak üzerinden gitmez.

Moğol istilası sırasında moğolları sakinleştirmeye çalışan güçler, duruşlar olsa da durudurulması kolay olmayan bir kurumun, akışın karşısında olduklarını biliyorlardı.

Bir istilacının dahi devam etmesini isteyeceği kurumlar vardır. "Savaş Sanatı"nda (ilerde zamanla türklerin savaş sanatı ile çinlilerin savaş sanatlarını kıyaslamaya da çalışacağım, ayrı bir konu,  "savaş" üzerine düşünmeye çalışarak) işgal/istila edilecek yerin kaynaklarından faydalanmak daha iktisadidir. Bu ister talan olarak, ister vergi olarak, ister gönül kazanmak için yüksek meblağlar ödeyerek olsun. Nakliye, lojistik, sevk ve idare, imkanların optimalizasyonu binlerce yılın savaş sanatında hesaplanabilir, planlanabilir alanlardı. Yol tercihi her daim iktisaden en kârlısı olmaz, en az tehlikeli, en geriye dönüşlü, en geriye dönüşsüz, en hızlı, en yavaş yolların seçimi bin bir faktörün seçimi ile yapılır. Hızlı ve esnetilebilen tercihler tecrübeli kurmayların işidir. Karşı tarafın sosyolojisi, halet-i ruhyesi, imkânları, etkilenen güçler, etkin güçler hesabıyla, dengelerin nerelerden kurulabileceğinin bilgisi ve imkânlarıyla yola çıkılır.

Tüm gücüyle yola çıkanın, yolda güç toplamaya karar verenin yolu farklıdır.

Ata binip, kılıç kuşanıp, malzeme toplayıp yola çıkılmaz. Savaşların çoğu daha yola çıkmadan kazanılır, askeri varlık bir damgalama, devir teslim işidir. Bazı savaşlar baştan taktik olarak kaybedilmiştir, bir sonraki savaşı plan altına alır. Bazı savaşlar için ise kazanmak için yola çıkılır, imkanlar dar, karşıdaki kuvvet korkunçtur. Yola çıkanlar kuracakları ittifaklara, kendilerini destekleyecek insanlara güvenerek yola çıkarlar. Kazanma garantisi ile değil, karşı koyuşu planlayabilir hale gelmeyi umarak. Zayıf ama hali bilen, savaş alanındaki insanlardan destek almayı uman güç iletişim gücüne, gerekçesine, ahlakına, hukukuna güvenir, gittiği yerin özlemlerini bilir.

Salt askeri harekat yoktur, olduğunu düşündüğümüzde bile, zamana karşı bir hesap, sinik ya da iyimser hesaplar veya ekoller, dehşetin dilini okumuşluktan gelen tecrübeler, zulüm ve mükafaat dengesiyle kotarılan mühendislik bilgileri el altındadır.

Hesapsız kitapsız yola çıkmış ordular, bataklıklarda, çöllerde, geçitlerde takılır. Köprüler kurmayı, bataklıkları dolaşmayı, lokal dilleri kullanmayı, beklenmedik doğal olaylar karşısında lojistik insiyatifi kaybetmemeyi bilmek, destek güçleri, çeşitli kanatlar ve değişik cepheler arasındaki iletişimi sürdürebilirlik yüksek örgütlülük ve bilgi, tecrübe edilmiş, tecrübe edilmekle hayata geçirilmesinin garanti edilmediğini bilen pratik insiyatif sahibi insanlar kolay yetişmez. yetiştiğinde de, benzerlerini kolay "klonlar". Yeniler hali okumakta daha iyi olsalar da, tarihi genişlikte bakamadıkça, tecrübeleri geniş bir zaman diliminin iniş çıkışlarına ve daha öncekilerin aktardıklarına bağlanmazsa daha kolay çökebilirler. Yenilerin eskiilere avantajı zor şartların içinden gelmeleridir, adaptasyon, geriye özlem sorunları yoktur.

Geriye özlemi olmayan asker ise bir kozmolojinin, okulun, ekolün ürünüdür. Okul dememiz eğitimin okulda, bir binada olması demek değildir. Eğitimin ister aileye, dini ya da askerî eğitime, şölenlere, ister doğrudan kurumsallaşmasına dayansın var olması, kültürün üzerine tartışılmaz parçası gibi olmasıdır.

...

Yola çıkış ve yola çıkıştan sonra yapılanlar bir gelişigüzelliğin, genetik/etnik gaddarlığın ürünü değildir. Dehşetin ve insanlığın bilimleri eskiden beri vardır ve ariflerle toplum mühendislerinin çatışma alanlarına doğru gider.

Moğol tipi askerlik sanatı ile selçuklu osmanlı askerlik metodolojisinde teknik açıdan benzeyen benzemeyen bir çok pozisyondan, anlayıştan bahsedilir. Anadoluda selçuklu hakimiyetinin kurulması ahlaki hukuki gerekçelerin ve tarzın öne sürülmesiyle olmuştur. Bir takım buluşmalar, ilişkilerle toplumsal değişimin zemini hazırlanmıştır. Anadolu erenleri dediğimiz kesim bir başka siyaset teoirisi ve praksisi de sunmuşlardır. Düzenli ordu kullanımında moğolların da kullandığı metodolojiden bihaber değillerdir.

Moğollar da anadolu erenlerinin yollarından bihaber değillerdi, ancak daha farklı kozmolojileri tek bir dilde birleştirmek, bütünleştirmek sorunları yoktu. Lokal ittifaklar ve genel birlik sağlamada başvurdukları kodeks daha hazır ve daha homojen sayılabilecek çerçevelerde geçerliydi.

Türkler ise binlerce yılın buluşmalarına entellektüel bir hazırlıkları vardı, sanılanın tersine. İkna edici bir tarzı yola koyabildiler. Bunun nedenleri nelerdi üzerinde şimdilik durmayalım.

Bu iki ekol iki ayrı duruş olarak görülse de en azından türklerin (bir zamanlardaki) yöneten eliti açısından, iki ekolün de dönüşümşü olarak devreye girebildiğini görüyoruz.

Osamnlıdaki kuyucu Murat Paşanın seferleri cezalandırıcı istilaların tekniğine hiç de yabancı değildir. Bir anlayış, planlama, mesaj verme, geleceğe de mektup/damga bırakma işidir. Bu Osmanlıda selçuklu teknikleinin yitirilmesi meselesi değil, savaşın bilinen tekniklerinin kullanılması işidir.

Savaşta dehşet, vahşet üzerinden mühendislik bir sosyolojik bilginin, savaş sosyolojisinin toplum mühendisliğine dönüştürülmesidir. Bu bilgiler tüm askeri düşünce merkezlerinde zaten bagajda olan bilgiler ve anlayışlardı.

Vahşete ve vahşet mühendisliğine kapalı askeri anlayışların sertliği, dik duruşu, direnci yumuşak ve sert iddiayı aynı diskurda bütünleştirebilirlikleri zamanla düzenli orduların entellektüel temelleri olmaktan çıktı. Bir ayrışma da söz konusudur. Bir geçiş döneminden sonra ortaya uluslararası hukuk, savaş hukuku ile rasyonel bir düzenleyici dilin çıkması da yine yeni bir icat, yeni bir devrimin eseri değildi, geçimişin kozmolojisinin yeni dilde kendisini ifade etmesi idi.

...

Özetlersek, vahşet üzerinden mühendislik çok eski askeri sanatlardandır, ancak askerliği ince bir sanat olarak görenlerce pek sevilmez, tasvip edilmez. Askeri popkültür (diyelim buna) olarak dehlizlerde, yeraltında, askerliğin yanısıra yaşar ve gününü bekler.

İnsanlık anlayışı zayıfladığında, hukuki ve ahlaki argümentasyon gündelik tepki pragmatiğinde erimedikçe, toplumlar çözülme ve kimlik krizi dönemlerine girdikçe vahşetin dili kendisini konuaşabileceği zamanları bulur.

...

Hiroşima ve Nagazaki aynı zamanda askeri toplum mühendisliğinin eylemleriydi.

...

İlerde devam etmek üzere burada keselim ve direnişe geri dönelim: Hayatta kalmak veya ölümü göze almak barşıçı ya da barşıçı olmayan yolların ifadesi değildir. Bir sivil direniş eylemi katliam ile sonuçlanabilir, barışçı kitlelerin başına gelemedik kalmayabilir, ya da şiidet yanlısı çizgiler barışa bahane olabilir, istisna ya da değil, direniş planlaması, düşüncesi ya da spontan direniş akışı farklı saiklerle ama bazı farkındalıklarla şekillenir.

Her barışçı ya da serin duruş ya da her radikal çıkış da ayrı praksislerin,  farklı pratik eylemliliklerin kubbesi altında değildir.

Direnen de ölümüyle, ölüm tarzıyla, hayatıyla mesaj verir, şekillendirir. Sakin kalan da, bir çıkışı yapacak ufku arar, bulur ve pişirir. İki taraf da aynı taraftır çoğu kez. Direnir görünen "radikaller"in ve akıllı  usluluk iddiasında bulunan "ılımlılar"ın sinik ittifakları, fikir kardeşliklerindeki gibi. Moğol işgali altındaki Konya ilginç bir örnektir. Moğol İstilası karşısındaki gelecek düşüncesi, ideolojisi de (entellektüel tavır, duruş anlamında) bir ölçüde orada şekillenemiştir. Yeni toplum anlayışı en temelli sentezini orada verebilmiş, temellenebilmiştir.



(Devam edeceğiz, şimdilik bu kadar, online yazıldı düzeltilmedi. İdam sehpalarına gelemedik.)