31 Ağustos 2009

Yıkılmadık Ayaktayız İcabında


YORGUN DEĞİLMİŞİM öncelikle, hastaymışım. Farkedemedim, abiler, ablalar. Gerçi sesimi duyan geçmiş olsun diyordu ama, yok olur bazan, sesim biraz kısık diyordum. Maço bir herifmişiz de farkında değilmişiz.


İKİ AYRI tatil biletini yaktım temmuz ve ağustosta, önceden daha ucuzken almıştım. Artık borç harçları ödemeden tatil yok. Kitap yazılacak. Dalga yok. Günde 12 saat eskisi gibi çalışacağız, hayatın o kısmı bana ait değil, ama sorumlusu benim icabında. Kısa yolculuklar falan? Belki. Araba bozulursa, hasta olursam falan ancak.


GÜNDEM. CHP ve MHP sıkıştırılıyor. Hatta ÖDP. Boş çeke imza atmadıkları için. Çeki uzatan babası/sahibisi olduğunu sanıyorsa çeki uzattığının, işi var "ben boş çeke imza atamam!" diyenin. Ortada ciddi bir patronaj var ve Köle Sahibinin Kızı'ndaki "hain baba" rolünü oynayan adama "siz bunadınınız mı?" demek kolay iş değil. Bir birimize kızıyor, boya döküyor, bağırıyor, çağırıyor ama adresler de gösteriyoruz ara sıra. Bu partilerin tek ortak noktası, paketi açık paket değil kapalı paket görmeleri olsa gerek. Sıkıştırılanlar stres belirtisi gösteriyorlar, gerisi şimdilik yeşil boya. Hesabı mahşere kalmış insanlar gibi konuşulmasında sakınca yok, adalet duygusuna hitaptır bu, hafife alanlar beklemedikleri anda gol görürler kalelerinde. Ancak, tekrarlarsam, gündemde önü açılanlar ve köşeye kıstırılanlar var. Bu köşeye kıstırma bilinçli bir hareket ise, ki olmaması için bir neden yok, itidal ve demokrasiyi hakkıyla çalıştırma çabasından "başka yol yok".


BAŞKA YOL YOK: Siyasi planlama projeleme ve dayatmalardan toplumsal dayanışmanın kanallarını tamir etmek ve açık tutmak daha önemli. Bu ülkede demokrasi herkese lazım değil, ama bize lazım. Siyasetlerde gerilemeyi sorun etmemek, demokrasiyi ve "hakikaten açık toplum"u yerleştirmeyi hedeflememiz lazım. Meclisleri basarak (Kafkasya), ölüleri taciz ederek (El Gurayb) demokrasi getirenlerle işimiz olmamalı. Yaptığımız ettiğimiz kolay elimizden kayar, ama dayanışma, insanlık, akıl fikir, kardeşlik elde kalır. Komşuluk edeceğiz, koklaşacağız, meleşeceğiz, tartışacağız, konuşana kızmayacağız, tersine binlerce kez düşüneceğiz ve boşa giden ne emekler vereceğiz, aralıksız, ara vermeksizin. Yanlışlarımızdan, boşa çıkan insani eylemden ders alarak, anlayışımızı derinleştirerek, ufkumuzu genişleterek öğreneceğiz. Hep dalga geçtik okul zamanı "yenilgiye doymamasıyla" ama, Büyük Pedro gibi, yenilmekten korkmayacağız. Yenile yenile yenmeyi öğrenmek değil aslında bu. Çaresizlik makamına tapınmamak. İnsanın elinden her zaman her şey gelmez. Umudu olmayanın, didinmeyenin, çırpınmayanın elinden gelen hiç bir şey yoktur.


YANDAŞ AYDIN. Çok sert, sansürcü ve tek seslilik yanlısı. İntikamcı. Çoğu gerçek anlamıyla entellektüel değil. Anladık, anladık da, karşılarında şekillendikleri zihniyet entelelektüel, insancıl, dayanışmacı, insaflı, kültürlü mü idi? Evet konuşan susturuluyor. Bir şekilde. Konuşturan, söz hakkı veren duman ediliyor. Ancak, yandaş dediklerimizin arasından eleştirel sesler, adalet, hak hukuk talebi yükseliyor. Hakkaniyet yükseliyor. Mağdurluk edebiyatını yani kendi yaralarıyla meşgul oluşu bırakıp, mağdur olan kim varsa, hakkı çiğnenen kim varsa ona sahip çıkmaya çalışan insanlar da ortaya çıkıyor, makamlarını, kolay hayatlarını ellerinin tersiyle itebiliyorlar. İnsandan umut kesilmiyor.


KÜRT AÇILIMI. Eksik olan şey katılım. Katılımdan da önce, genel bir mutabakatın sağlanmaması. Hükümet sözcülerinden önce "platform sözcülerinden" duyduk, kararlar alındığını. İşte o noktada, "yetki" ve meşruiyet sorunu gün ışığına çıktı. "Kararları" kimler alıyor? Bu yetkilendirme tarzı demokratik mi? Onlar alınmış bir kararı mı tartıştı? O zaman "temsil" sorunu çıkar. Entellektüel tavır aracı tavır olamaz. Meşrutiyetin ilanı döneminin siyasi duruşlarını hatırlatıyorsunuz. Temellendirilecek olan şey demokrasi, katılım. İçinde sorunlarımızı çözebileceğimiz; aç, açıkta, itilip kakılan kimse bırakmayan bir toplumsal dayanışma. Eşitlik ve adaleti hayata geçirmemiz. Her bağımsız ülke gibi komşularımızla sorunlarımızı çözmemiz. Dayatmacılık yerine demokratik insiyatifi seçmemiz.


ŞİMDİLİK BU KADAR. Sabah oldu. Yorgunuz. Yazdık ve düzeltmedik. İtidal diliyoruz. Sorun çözmek kötü bir şey değildir, söz hakkını savumayan bir demokrasi iddasından, sömürgeci patronajdan bahsediliyor, faturanın tümünü görmek istiyoruz: Ne olup bitiyor? Bunun ne kadarı demokrasi ve açılm? Buyrun, "gündem sadece demokrasi" deyin. "Sizler için, yoksul halklar için!" deyin. "Mamak, Metris, Diyarbakır Cezaevleri komşu ülkerin de kaderi değil!" deyin.
"Yarın yüzümüze nasıl bakacaksınız? El Guraybda taciz edilen ölülerin yüzüne?" demek durumunda bırakmayın bizi, Ey Hep Mağdurlar! Tevazu makamından konuşun, dinleyelim.