23 Temmuz 2011

Bloglarımda Son Durum

Şimdilik, geçici olarak açığız. Sadece eleştirileri ile bazı yazıları düzeltmemize yadımcı olacak arkadaşlara açık tutmamız ise bir çeşit seçicilik olarak algılanacaktı. Bundan kaçınmaya çalışacağız.

Yazdıklarımızı düzeltmeye zamanımızın olmaması, nasihat eder gibi bir görünüm vermemiz, bazı okuyucuların nasıl düşüneceğimize dair karar vermişlikleri devam etmemizi kolaylaştırmamakta. Elektronik ortamda işlenmemiş notların dağılması vesaire de ayrı bir sorun oluşturuyor.

Eski kitaplarımı sonbahardan itibaren elektronik kitap olarak yayınlamayı düşünüyorum. Yeni kitaplar ilk elde ekitap olarak yayınlanacak. Zamanla her kitabın bir baskısı da çıkarılacak. Otuz senenin sansürü kitapçı ve dağıtıcıları dışlamaktan başka bir yol bırakmıyor. Tavşan dağa küsmüş dağın haberi yok demeniz beni üzmez. Her insanın, her tavşanın kendi bacağından asılması kendi sorumluluğunun öznesi olması ile alakalıdır. Karıncalık dahi ciddi iştir.

12 Temmuz - 12 Ağustos arasında yeni bir roman üzerine çalışacağım. Düzeltilmeyi, gözden geçirmeyi bekleyen taslakların karmaşıklığı yüzünden yeni bir kitapla rutinlerimi ve çalışma kapasitemi gözden geçirme fırsatı bulabilirmem daha kolay olacak. Yazma tarzım, alışkanlıklarım, kapasitem, yeni imkânlarım veya imkânsızlıklarım, hayat tecrübem, gündelik dertlerim, hayat gailem ile hedeflediklerim arasındaki ritmik alâkanın da eşzamanlanabileceğini umuyorum.


Sessizlik dönemi bitti. Bir başka sessizlik dönemi başlıyor. Yayınlayacağız, yazacağız, pazarlamayacağız. İşimizi gücümüzü okumaya yazmaya entegre edeceğiz. Elbette, yine çalışarak geçineceğiz. İtilip kakılanların arasında yaşayacağız.

Bu yaz yeni bir kitaba başlamam, bu sene için geçici bir adım, işlerim, geçim derdi önde gidecek. Gelecek seneden itibaren yazmak ve düşünmek zamanımın yarısını alacak. Hesabım bu. Gerisi benim elimde değil. Acelemiz, paniklememiz söz konusu değil. Sindire indire, ağır ağır gideceğiz.

Her konuda geciktik, ama geciktirilmedik: Bizi yola çıkaran, anlama isteği, dileği, kararıydı. Her şeyin bir zamanı var.

Hanyayı Konyayı anlamanın sonunun olmadığını, artık bir şeyler söylemek gerektiğini, tüm zamanlar için söyleyip de sonraki sözü gereksiz bırakabilecek bir sözün söylenemeyeceğini gerçekliğinde kavramaya başladığımızı düşünüyoruz, az çok.

Söyleyecek çok şeyimiz var Ey Okuyucu! Dinlememiz de gereken çok şey var. Daha fazla konuşmamızdan, her derdimizi imtihan etmemizden, sadece kendimiz için yaşıyor görünmemizden şikayetçi olacaksan bizimle kendini yorma.

Bizler için dün de yarın da yakın. Daha yazılan kurumadan akıp gidiyor her şey.

Biz zamanda, tarihte, dilde, hayatta yolculuğumuz içinde bir yerden, yerleşkeden konuşup duracağız. Gördüğümüz ve görmediğimizle, söylenmiş ve söylenecek ile köprüler kurarak, köprüleri tahkim ederek.

Aslolan ezber değil hayattır, hakikattir.

Söylediklerimiz hiç bir mevzuda son nokta değildir. Söylenmekte olan geleceğe, tartışmaya, yanlışlanmaya ve eleştiriye açılıştır.

Arzederiz gündüz hayalimizden, gece düşümüzden.