29 Haziran 2012

Uluslarası Durum: Suriye Türkiye Açısından Baş Tehdit mi?


Suriye’nin Türkiye için ”en büyük tehdit” olduğu tezi doğru değil. Ancak, Suriye'nin mevcut hâlinin stabilize olması da Türkiye'nin gelecek tasarımını bloke edecek.

Mevcut durum BOP’un dönüşmesi ihtimâlini bazı alanlarda ve bölgelerde deliyor, donduruyor. Eskiden bölgedeki rus varlığı BOP’un sorunuyken, bugün BOP’u dönüştürmek isteyenler Rusya’dan (sessizce) şikayetçiler. Sessizce, çünkü, Rusya ve Çin dünya iktisadî sisteminin birer parçası durumundalar. İran için bile sistemdışı diyebilmek kolay değil.
Dünya iktisadî sisteminin bundan böyle NASDAQ, Dow Jones veya dolar merkezli olacağı ve ”kapitalist sistem”in ”global üst sistem” olup olmayacağı kesinlikle belirlenebilmiş/kendisini ele verebilmiş değil ve dayatıl(a)mamakta. Son büyük krizin dünyayı dinamiklerine döndürerek sınırlanması gayreti her şeyi önceliyor.
Varolanın yürütülemez hale gelmesinde dünyanın ve tarihin finans gücüyle dinamiklerine ters döndürülmeye çalışılmış olmasının payı var. Bunun maliyetlerinden konuşulduğunda tek başına iktisadî maliyet kastedilmemekte.
Dünyanın dinamikleri finans gücünü elinde bulunduranlarca manipule edlmiş, zedelenmis, kırılmış, örselenmiş, zapt ü rapt altına alınmaya çalışılmıştır. İnsan ve toplum düzeyinde ise doğanın manipulasyonuna (sadece) benzeyen, bir anlamıyla insan ve toplum doğasının manipulasyonu demek olan bir müdahaledir bu. Değiştirilen insan ve toplumun doğası değil, ”doğal” sosyalizasyonun kanallarının bozulması, çarpıtılması, sanallaştırılması, kendi yolundan koparılmasıdır, ideolojiyle aklın yerinin doldurulmasıdır. Tabii ki ters tepecektir!
Global sermaye sonunda yerel çıkarların temsilcisi haline gelmiş, başka yerel sermayelerin rekabetiyle relativize olmuş, ”sistem” için merkezî anlamını kaybetmeye başlamıştır.
Rusya ile güneyde sürtüşmemizin rasyonalitesi ile kuzeyde rekâbet içinde barışık olmamızın mantığı çelişmemektedir. Rusya Türkiye’nin izlediği yoldan değil, özellikle güneyde kendi durumunun belirsizleşmesinden, tüm kartların masada olmamasından, hattâ ortada belirgin bir masa olmamasından tedirgindir.
Bu durum, Rusya’yı engel olmak istediğini (BOP) koruyor, buzdolabında tutuyor durumuna düşürmektedir. Bu tesbitten Suriye ile gerilimden kâr bekleyenlerin BOP'a karşı oldukları sonucu çıkarılmamalıdır.
Ortada netleşmiş iki çizgi var: İlki Bölge’yi bölgedeki bir küçük ülkenin arka bahçesi haline getirmek isteyen; ikincisi bölgenin iktisadî, kültürel ve uluslarası dinamiklerinin açılması için seferber olan. "Türkiye’nin Şahinleri"nde bile bu iki eğilim aynı anda temsil edilmekte.Baş döndürücü ittifak kombinasyonları bizde gerekçelemelerinden kopuk olarak rasyonalize edilip savunulmakta; konu en özgün, biricik, ayırd edici ve yerel-evrensel meselemiz olarak sunulmaktadır. Tartışma konunun hakîkatinden ve bağlamından koparılarak "çıkarlarımız"ın ve "geleceğimiz"in terimleriyle propaganda savaşına indirgenmektedir.İnsan hakları ve "bosnalaşmaya karşı durma" gerekçeleri dahi, maalesef, başka yüzkızartıcı ittifaklar ve müdahalelerde yer alınabildiğini görmemezlikten gelme üzerine kuruludur.
Ortada hem insanî hem de yerelleştirilebilecek, bizim açımızdan bakılabilecek sorunlar olsa da, büyük nedenler ve konunun arka planı ihmâl edilerek ele alınan hakîkat hakîkat kırıntısından ibaret kalacaktır.
Rusya gibi ülkeler, burada vurguladığımız bağlamıyla, kendi geleceklerinin "bazan istenmeden" de olsa planlandığı, şekillendirileceği kaygısı üzerinden yerel dinamiklerin önünün açılmasına engel olmaktadırlar. Korkuları dünya iktisadî krizinin konsolide edilip ”sistemik” bir tadilat ya da uzlaşmaya gidilmesi değil; geleceğe yönelik, global aktör olarak insiyatif kaybıdır.
Dünyada merkezî zemin kaymaktadır, bölgedeki yer tutmaların oluşacak dengede mevcut denge içinde olduğundan daha önemli bir hale gelebileceği varolan aktörlerin insiyatiflerinde yazılıdır.
Suriye’ye geri dönüp soralım: Esad Rejimi atılması gereken rasyonel adımları atmış mıdır? Hayır! Bir çıkış dahi ara(ya)mamışlardır. Esad böyle davranmasa bir darbe söz konusu olabilir miydi? Büyük bir olasılıkla!
Esad’a sahip olmadığı gücü yazıp şeytanlaştırmak sadece propaganda açısından anlam taşımakta. Esad’a yönelik haklı eleştiriler dahi Suriye’ye odaklanan ilgi ve insiyatifin Suriye Siyaseti'nin gücünü, kapasitesini, siyasî ufkunu aştığı gerçeğini unutmamıza yol açmamalı.
Türkiyede iktisadın buyrukları, pazar ihtiyacı; uluslarası düzeyde parsellenmiş kotalanmış, kısıtlanmış, gözetlenmiş, kayırılmış alışveriş ortamı; pazarların ve maddî kaynakların  kapalılığı ya da entegre olmamışlığı akl-ı selimin önünü açık tutmaktadır. Bunun yanı sıra düşünen, soğukkanlı ve insanca yaklaşan, ufuk açan bir elitimiz yoktur: Tırpanlanmakta, biçilmektedirler. İktisadın uluslararasılaşmasının getirdiği pragmatizmden başka bir güvenlik duvarımız yoktur, akıl tutulmasına karşı.
Olanı yok sayarak veya yok ederek "elit" yaratma hayali dönemle, dinamiklerine kavuşan bir dünya anlayışı ile örtüşmemektedir. Yeni Elit’in ifadelerinin üzerine eğildiğimizde siyasetimizin arkasındaki gerekçelerin düzeyi, kapsamı ve tutarlılığı siyasetimizin sahibi olduğumuz konusunda tereddüt uyandırmaktadır!
”Mantıkî adımlar” kültürel yönelimler, ufuk açılımları, atılımlar değildir. Krizlerle desteklenip palazlanan veya kösteklenen (akl-ı selimin daraltılmış hallerinden olan) hesap-kitap kültürünün günübirlik ufku düşünceyi, geleneği, dayanışmayı, eleştiriyi, tartışmayı küçümsediğinde evrensellik iddialarından vazgeçmiş olur.

Ustam Saraçzade Ahmet Cevdet Bey'e Hatıramdır: Nice Bu Unutkan Ufukta




USTAM
SARAÇZADE AHMET CEVDET BEY'E
HATIRAMDIR:
NİCE BU UNUTKAN UFUKTA

Dildâr unutsa gece olur
Gece unutsa dildâr ölür
Dildâr ölür de dil dâr olur
Dil ölür dâr ölür ey dildâr
Dilde dâra mehtâb giryân olur
Beklese haşre kadar gönül
Kaç kez bir şişe sâd pare olur
Ol salimâ dilşende bir sükût
Bülbül nâr-ı firkate ârif olur
Gözden ırak düşen kim dilde olur
Dilden olur dilde olur dildâr olur

28 Haziran 2012

Uluslararası Durum: Suriyedeki Rusya ve Türkiye

Rusya Akdeniz'deki tüm üslerini kaybetmeyi ve Ortadoğu’dan silinmeyi istememektedir. Boğazlardaki tehlikeli madde taşımacılığının ve savaş gemilerinin ölçüsüz trafik hacmi, alternatif yolların uzunluğu, Süveyş civarındaki olası gelişmeler ve Kızıldeniz'de olup bitenler Akdeniz'de konuşlanma imkânlarının geliştirilmesini ya da muhafaza edilmesini Rusya açısından zorunlu kılıyor.
Hâlen iktisadî olarak desteklediği Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB'ye girmiş olması Rusya açısından lojistik, teknik sorunlara yol açmış olabilir. Güney Kıbrıs’ın doğal gaz angajmanları ve yeni ittifak arayışları sonrası İran'a karşı izlediği siyaset (son gözaltı krizi) dikkat çekicidir.
Rusya oyunun dışında kalmamaya, Ortadoğu'nun şekillenmesinde söz sahibi olmaya, enerji kaynakları ve yolları üzerindeki insiyatifini kaybetmemeye dikkat ediyor.
 Rusya'ya rağmen Suriye'ye (doğrudan) müdahale edebilmek çetin bir iş.
Rusya dünya savaşına dönüşebilecek bir dış müdahale ile değil, muhtemel bir iç savaş ile Suriye'yi terk etme durumunda kalabileceğinin farkında. Rusya ile sorunu olanlar Suriye’deki muhalefeti desteklemeye ağırlık vereceklerdir. Ruslar'la anlaşanlar ise doğrudan Esad'ın üzerine gideceklerdir.
İzlenen reel politik çizgi Rusya'nın Suriye'den çekilmesinin henüz göze alınamadığına işaret ediyor. Not edelim.
Rusya Suriye'deki üsleri sayesinde ortadoğu üzerinden İran'a yapılabilecek bir saldırıyı bloke edebilme gücüne sahip. Tersi de geçerli: Rusya’nın İran ve Suriye’nin bazı riskli çıkışlarını engelleyebileceğini kabul etmemizde bir beis yok.
Rusya Türkiye'nin sık sık batı ile arasına girmesinden fazla rahatsız değil, karşılıklı şekillendirme ve dispozisyon belirlemeye açık duracak gibi görünüyor. Aynı anda insiyatif alanlarını kaybetmemeye çalışması, rekabet etmesi ise eşyanın tabiatına aykırı olmayacaktır.
Türkiye'nin Rusya ile daha fazla sürtüşmeyi hedeflememesi elindeki imkânların darlığı ile alâkalı değil. Rusya ile ilişkilerde az çok işleyen bir tarz tutturulmuştur. Yine de Suriye'de Rusya’ya karşı kuzeyde düşünülebileceğinden daha fazlası (savaş hariç) göze alınabilecektir.
Amerika açısından Suriye'nin dönüşümünün Rus üslerinin mevcudiyetiyle birlikte mümkün olamayacağının öngörüldüğünü varsayabiliriz. ABD’nin Rusya ile çatışmayı gündeme almadan soğuk savaş dönemi Suriye’sinin dönüşmesini, uluslararası iktisadî ve siyasî sisteme dahil edilmesini hesaplıyor olması akla yatkın.
Suriye’deki olası dönüşüm ABD'deki birbirine rakip duruşlar için farklı anlamlar taşıyor. Bugün ısınan iktisadî sistemi soğutacak, lokal dinamiklerin önünü açacak, İhvân'ı AKP'lileştirmeyi düşünebilecek bir çizgi siyaseti belirlemekte gibi görünüyor.
Esad bir ara bu gelişimi lehine kullanıp meclis ve senatolu bir sistemde nusayrilere devlet başkanlığını, çoğunluğa da başbakanlığı kotalamayı düşünmüş müdür bilemiyoruz. Lübnan'ın işleyişinin Suriye'de bilinmediğini düşünemeyiz. Lübnanlaşma kaygısı mı hâkim olmuştur şimdilik belirsiz. Tavizsizlikten mi, karar verebilecek durumda olmadıklarından mı bir orta yol bulamadılar zamanla öğreneceğiz.
Önce Suriye ve Lübnan, sonra da Ürdün bir an önce dünya iktisadî sistemine entegre edilmek isteniyor. Daha sonra ortadoğunun en sorunlu, en belâlı alanına el atılacak gibi görünüyor, dünya iktisadını "normalleştirme hamlesi” başarılı olabilecekse.
Yaşanan krizin modern dünyanın gelmiş geçmiş en büyük krizi olması, siyasetin ve uluslararası dengelerin iki de bir mühendislikle şekillendirilmesiyle sistemik regülasyon dinamiklerinin yitirilmesi, iktisadî sistemin çöküş sinyalleri veriyor olması böyle bir rüzgârı estiriyor.
Obama'nın seçimleri kaybetmesi halinde dahi ABD dış politikasının klasik BOP yönüne doğru kaydırılmasının var olan iktisadî ortamda sorumsuzluk olarak algılanıp iktisadî krizin bazı finans çevrelerinin ayaklarına dolaştırılmasını bekleyebiliriz.
Türkiye Obama’nın, daha doğrusu Obama’yı destekleyen siyasetin kaybetmemesi için açık seçik bir pozisyon almaktadır. Türkiyenin cari açık sorunu bir süre daha dış destekle dengelenebilecektir. Bir zaman sonra destek veren çevrelerden mantıksız taleplerin gelebileceğinin ya da şartlar değiştiğinde destek veren ülkelerin baskı altına alınabileceğinin hesaba katılıp katılmadığını, alternatif politikaların mevcut olup olmadığını bilemiyoruz.
Burada Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan’dan bahsetmememe şaşıranlar olacaktır: Şimdilik, Körfez ülkeleri ve Suudî Arabistan’ın dünya iktisadî sistemine entegre durumda oluşlarına dikkat çekmemiz yeterlidir. Hem pazar olarak, hem kaynakların üretime açık tutulması anlamında.
Bazı ülkelerde dinamiklerin önünün açılması cetvelle çizilmiş sınırların, hükümranlık alanlarının da değişiminin önünün açılması anlamına geliyor. Bir çok gücün müdahale etmek için fırsat beklediği alanlara daha detaylı müdahalelerin olması da şaşırtıcı gelmemelidir.
Ben dünya iktisadî krizinin aşılması işini radikal demokratik bir insiyatif gibi görmüyorum. Olsaydı muhtemelen itiraz da etmezdim: Var olan insiyatife değil, toplumsal dinamiklere güvendiğimden. Elbette itiraz edebilecek kadar konuya vakıf değilim: ”Kenardan geçerken” olan biteni anlamaya çalışıyorum o kadar.
Öngörüde ileri gittiğimde reel politik zemin üzerinden kurallar ya da kuram çıkarıyor durumuna düşmem kaçınılmaz olacaktır. Benim söylediklerim konunun doğrudan kendisinin üzerine (Tanpınar’ın deyişiyle)”kapanmadan” önce yapılan bir ”envanter çıkarma”, kendi ”muhayyer bakış”ına bakmadır, bakışı tasniftir.
Başka yol olmadığı düşünülüyor.
Alışılagelmiş kontrol,el koyma, abluka, üzerine çökme yerine (biraz) daha liberal bir kaynak değiş tokuşu, pazar interaksiyonu öne çıkarılıyor. Öldüğü addedilen ulusal devletlerin sorunlar ve sorun alanlarıyla yüzleşen ve boğuşan (siyasetleri belirlemede etkin olan, çatışma ve kapışma alanlarında çekirdekten yetişmiş olan) "entellektüel"  bürokrasileri; üniversiteleri, kriz yönetimini üslenen çevreler bu pragmatiğe angaje diyebiliriz. İddiasız, doğası gereği yanlışlanabilir bir varsayım olarak.
Rusya Obama'nın çizgisine karşılıklı alışveriş içerisinde kendi insiyatif ve iktisadını güçlendirebildikçe, geleceğinin karartıldığını düşünmedikçe fazla itirazda bulunmayacaktır. Neocon'ların yeniden devreye girme ihtimali yüzünden pazarlıklarda ileri gitmeyi de istemeyecek; gelişmeleri gözlemleyerek, alışverişi elinden geldiğince yönlendirerek  bekleyecektir. Enerjiyi dış politik araç olarak kullanabilmesi daha esnek uluslararası politikalar izlemesinin önünü açmaktadır. Bundan Avrupa ne kadar hoşlanır bilinmez, ancak soğuk savaş repertuarından daha "ince" (sublim) bulacakları kesin.
Rusya'nın Suriye'deki varlığı bir başka konjunktürde Türkiye'nin  işine de gelebilecekken (örneğin BOP'un hayata geçirilme ihtimalinde) bugün için rahatsızlık verici gibi görünüyor: Türk Hükûmeti açısından önceliğin Obama yönetimi devredeyken  yeni bir Neocon müdahalesi ile bölge iktisadının irrasyonal’e çekilmeden hızla şekillendirilmesi olduğu düşünülebilir. Bu varsayıma karşı en sessiz ve derin kuşku kaynaklarından birisi İktidar Bloku’nun mayınlı tarla ”fikr-i sabiti”dir. İnatla cevapsız bırakıldığını gözlemliyoruz. ”Paradigma” değişince ”projeler” mi değişti, yoksa halâ gündemde mi tutulmakta, birileri pusuda mı bekliyor bilen varsa bu inadın öncelik derecesini, geçerliliğini, bağlayıcılık nedenini izah eder!
Rusya Suriye'den çekilmesini hızlandırıcı insiyatif kullanılması halinde ABD seçimlerine dikkat edecek, Akdeniz'deki varlığının iktisadını, lojistiğini, değişik kompozisyonlardaki gerekirliğini hesaplayıp  yeniden şekillendirecek, dünya siyasetindeki olası bir u-dönüşe karşı pozisyon çeşitleyecektir.
”Varolan İnsiyatif” ideolojilerden, ezberlerden, kin ya da husûmetten, kaynaklara el koyma hırsından çok dünya iktisadını ve ekonomisini normalleştirme, rayına oturtma, pazarları ve kaynakları açık tutma derdinden, tasasından, sıkıntısından yönlendiriyor gibi görünmektedir. Rusya bu faaliyetlere göre politika belirlemektedir, bu siyasete karşı değil: Bunun içinde ve buna eklemlenen bir rekabet ve kapışma anlayışı ile.

24 Haziran 2012

Uluslararası Durum: Düşürülen Uçak

Sınır ihlâli gerekçesiyle uçak düşürme eylemi Suriye açısından hayli maliyetli olacaktır. Suriye bu hareketle yalnız uçaksavar bataryalarını, üslerini değil ülkelerinde yerleşik eski Sovyet varlığını öne çıkarma, tartışmaya açma durumunda kalacaktır. Önümüzdeki dönemde Rusyanın üsleri, konumlanışı, teknik desteği uluslararası düzeyde pazarlık masasına alınacak, reel politik düzeyde ise bunaltılacaktır.

Uçağın radar ve uydularla takibi ve düşürülme insiyatifinin kullanılması kısmen ya da tamamen rus teknik desteğiyle sağlanmışsa  hedefe konulmak, pazarlıkta, çatışmada yüksek profilli taraf olarak gündeme gelmek kendi tercihleri olmuştur. Akdenizdeki rus varlığı açısından geri çekilmenin düşünülüp düşünülmediği, düşünülüyorsa ne şekilde, hangi şartlarda göze alınabileceğini şu anda değerlendirebilecek, reelpolitik geçerliliği ile tartışabilecek durumda değiliz.

Rusyanın konumunun problematize edileceği hususu tartışmalarda ihmâl edilmektedir. Rusya baskı altında kalacaktır, "Suriyedeki Rusya"  gündemdedir.

Bu eylemin Suriyeye maliyeti, ilk elde, müttefiklerinin hareket alanlarını daraltıcı, Akdenizdeki yeni jeopolitik dengelenmenin önünü açıcı bir biçimde kendisini gösterecetir.

Rusyanın varlığı Suriyedeki muhalefetin de gündemine girmiş oldu. Rusyanın Suriyedeki iç çatışmalarda daha doğrıudan taraf olması, konuşlanmasının öncelikli sorun haline gelmesi artık kaçınılmaz. Muhalefetin zayıf ve ciddiye alınamayacak bir durumda olması halinde Rusya açısından sorun yok. Muhalefetin güçlenmesi, siyasî bir alternatif olarak kendisini gündemde tutabilmesi halinde ise Rusyanın işi çok zor.

Türkiye'nin Suriye sınır bataryalarını, hava savunma sistemini ve rus üslerini kendi ayağına dolaştırmak yerine Suriyeye bir maliyet, Rusya'ya pazarlık imkânları ve yeni bir uluslararası konjunktürün hatırlatılıp dayatılması politikaları olarak geri çevireceğini düşünebiliriz

Uçak düşürme eyleminde rus insiyatifi şu anda elimizde olan verilerle sadece ve sadece geri çekilme politikasıyla açıklanabilirliğe sahip. Suriyeye yaptırım öngören güçlere her hâl ü kârda Rusya'ya geri adım attırma veya Rusyayla yeni bir denge kurma fırsatı verilmiş durumda.

Suriyede açık savaş görüp görmeyeceğimiz kesin değildir. Şu anda olup biten de zaten savaştır. Uluslarası dengeler, konsensus ve şekillenmeler hızla değişmekte, kristalize olmaktadır.

Doğrudan ya da üstü kapalı bir savaşta Suriyedeki rus varlığı gelecek senaryolarını belirleyici önemdedir. Rusya'nın Akdeniz politikalarını yeniden şekillendirmesi, Boğazlarla ilgili anlaşma ve uygulamaların çerçeve ve sınırları ile de alâkalıdır.

Rusyanın konumu, durumu, uluslararası dengelerdeki yer tutuşu şu anda Suriye üzerine politikalar ve konjunktürde birinci derecede önemlidir. Suriyede rejim değiştirildiğinde dahi Rusya'nın uluslararası tutumu, yer tutuşu, konumlanışı şekillenmeden geçicilik ve belirsizlik statüsü kırılamayacaktır.

Özetlersek Rusya da yeni bir dengeye oturtulmak istenmektedir. Rusyanın hamlelerini hem iyi okumak, hem de Rusyayı içinde denge kurmaya davet eden yeni konjunktüre dikkat etmek durumundayız.

Suriyedeki gelişmelerde dünyanın şekillenmesini daha kolay okuyup, çözeceğiz.

Yeni dengeler kurulmadan barış pek mümkün görünmüyor, hedeflenen ise savaşın kendisi değildir, yeni bir uzlaşmadır, bir kenara not edelim.


20 Haziran 2012

Haziran 2012'de Bizde Vaziyet

"Eski Sokağın Rüzgârıyla"yı düzeltme ve gözden geçirmeye nihayet başlayabildim. Sansür, dağıtmama, satmama, kazık atma, tırtıklama ve maydonoz olma işlerini hiç bir zaman için kabul etmeyeceğimden kendim yayınlayacağım. Parasıyla da dağıttıracağız, Efendim. Eski kitaplarım bildiğiniz üzere "piç edildi",  "intihale uğradı" ve dahi şartlarını kabul etmedikçe engellendi. Bu ilkeli insanlar intihalleri, çalıntıları, alıntıları hep yayınlayabildiler.

Büyük yayıncıların bir kısmı "eski arkadaşlarımız" yanılmadınız da ne var bunda?

Zor metinlerin bedava çevirisini yaptığımızda ve hattâ parasını verdip yayınlatmaya kalktığımızda da değişiklikler ve emrivaki ile karşımıza az çıkılmadı. Pazarlığımızı sağlam yapacağız, gerekirse ekitaba başvuracağız ya da yurtdışında yayınlatacağız.

Burun sokamadıklarını dağıtmama hakları var, evet, kendin pişir kendin ye işlerinde de.

Yayınladıkları uyulması gereken sözlükler ve kurallara bakıyorum, hafakan basıyor, ancak sekiz on kitabı birden kaybetmeyi de göze almak zorundalar. (Bu kurallarla Tanpınar, Haşim, Meriçin yayınlanmamış eserleri bile yayınlanamazdı müstearla yayınlanmaya kalkışılsa. Evet, bize hiç acımazlar "para makinası" da değiliz ki, "katlanacakları".)

Bir yolunu bulacağız.

Yayına hazırlama, son şeklini verme ağustosta. Eylülde yayınevine teslim edilecek.

Ve karşımıza "inkılâp"ları "inkilap" yapmaya çabalayacak editörler tabii ki çıkacak. Parayı peşinen verdiyseniz geri de alamazdınız eskiden "düzeltilmeyi" kabul etmediğinizde, ritm ses bozulduğunda...

Tanıtım? Parayı verecek ve düdüğü çalacağız. Bizim yolumuzu kesmeye kalkacak tabii ki somun pehlivanları. Bu kez kavga edeceğiz. Burunlarından getireceğiz. Ya da az çok para kazanacaklar, yol kesip dayak yemek yerine.

Şiirle başlıyoruz. Gerisi gelecek. Deneme, roman, felsefe. Bahsettiğim, bahsetmediğim bir çok şey, pek yakında hayat sahnesinde....




7 Haziran 2012

Açılımsa Açılım!

Ortadoğudaki gelişmeler iki yönde şekilleniyor. Birincisi, Irakta demokratik bir federasyon için girişimlerin başarı kazanması ve Suriyede yumuşak iniş olasılıklarının belirmesi; ikincisi, Irakın karışması, Suriyedeki sorunların Iraktaki sorunlarla bütünleşmesi ve İrana aynı zamanda saldırılması biçiminde.

Varolan her alternatifte üzerimizde ve üzerimizden pazarlıklar dönüyor. Dönen her pazarlık durumu kurtarma adına onaylanırken, içerde sorun çözümüne yönelik her girişim mahkum ediliyor.

Bizim dışımızdaki herkesin tartışabildiği ve burnunu sokabildiği işlerde siyasi partilerimizin insiyatif kullanmasını, sorunları masaya yatırmasını, çözüm aramasını olumlu buluyorum.

Bölgeyi belirleyecek aktörlerin önemli bir kısmı bizim içimizdeki dışımızda. Şartlar, insiyatif kullanılmasını, zihnen hazır olmayı, atılmış köprüleri onarma çabalarını küçümsememiz anlamına gelmemeli.

Dışımızdakilerin verebildiği, verdirebildiği kararları ne farketme kararlılığı içindeyiz ne de olduğunu iddia ettiğimiz kırmızı çizgilerin sönme noktalarında gezinebiliyoruz.

Ülkeye sahip çıkmak bürokratik bir hamasiyatın işi değil. Kenarda kalmak, bulaşmamak da güvenli bir duruş olabilir bazan, macera başlarken, gelişmeler okunamazken, bir duruş oluşturamazken.

Bugün içe kapanıp korunma dönemi bitmiştir! Öncelikle partiler için geçerlidir bu: Yeni bir şey söyleyerek yani sorun çözerek, kendilerini halka emanet ederek ayakta kalacaklardır.

Tasvip etmediğim yönetimler, insiyatifler oldu bittici davranmadıkça, politikalarını ve kendilerini değişmez görmedikçe kapalı siyaset tarzına tercih edeceğim.

Siyasi partiler, meclis, demokratik rekabet aktif hale getirilmeli, yeşertilmelidir. Güçlendirilmelidir demiyorum çünkü demokratik insiyatif potansiyelimiz atıl durumdadır. Toplumsal dayanışma ve konsensus kanalları can çekişmededir.

Demokratik siyaset platformu sorunları çözemese de varolan mentaliteyi yenme ve aşma kapılarını aralayacaktır.

Ben bir önceki açılıma kuşkuyla baktım ve sordum: "Bu kararlar nerede alındı, ne yapılacak, nasıl tartışılacak?" Bugün henüz açılım diyemeyeceğim insiyatife ise kuşkuyla bakmıyorum, her sorunu çözebilecek bir kapasite gördüğümden değil, meclisin, siyasi partilerin çalıştırılmasını öncelediğinden.

Bir yanlış yapılırsa düzeltiriz. İtiraz ederiz. İnsiyatif üstlenecek partilerin bizi tüm çeşitliliğimizle, entellektüel kapasitemizi tüm nüanslarıyla temsil etmediğini bile bile. İki gün sonra bıkıp yorulma, kaytarma olasılığını gözardı etmeden.

Toparlarsak, gelişmeler her türlü olasılığı masaya yatıran güçlü ya da derme çatma onca insiyatifi canlı tutarken konuları bir başka masaya yatırabileceğimizi düşünmemize itirazın hiç bir anlamı yok. Buyursun isteyen istediğini istediği masaya yatırsın: Bölgedeki oldu bittilerin biz durumu kurtarsak da, çırpınsak da sürekli kapımızı çalacağını unutmadan!

Yanlıştan dönmek kolaydır, hele hele demokrasiyi işletmemizden kaynaklanan yanlışlardan dönmesi. Verilmiş kararlarımız ve sözlerimiz cetvelle sınır çizenlerin çalışma masasındadır. Buna itiraz açık ve demokratik bir siyasi diskurun önünü açmakla başlar. Önerilebilecek diğer faaliyetlerin bu yapılmadıkça neye hizmet ettiğini bilemeyiz!


2 Haziran 2012

Aşksızlara Ağıt












Seninçin susmadım
tabiatım bu

çağıldayan nehir
aşkla konuşan bir kaç hatun
beşiğimden doğrulup bakamazdım kimler
komşu beyin kerimeleri olacak
ortaokul sahnesinde evlenen hatun
sararan siyah beyaz hafızam
şurup şisesinde soğuk tutulsun suyum
kadın düğünleri sıcak, boğucu
boğumlu naylon, muşamba, pişik
nehri bastıran bir uğultu
ılıyınca su sevmezdim

tef çalardı bir yaşlı kadın gemicide
repertuarı genişti, evet
dalgın söylerdi
yorgun, bezgin
aklında belki bir cepheden dönmeyen
kapı gıcırtısına oynarlardı
kadınlar işlerine gelince
pişiksiz, tersizdi tefli, yere oturulan düğünler
hafakan basardı yine de
anânemin kucağında

aklım halıda kedilerle takla atar
mestan adam yerine koymaz
basar tırmığı dayımla oyununa dalınca

kıçatarak ahırdan fırlardı ossaat
kankam
beni, kelebekleri, kuşları görünce
yapraklar hışırdar, radyoda belki arkası yarın

gel danası gel gel gel
nazar boncuklu bişi vardı bileğimde
ve kankamın boynunda

düş ardıma derdi
dur yav daha yürüyemiyoz
osmanlı çileklerine dalardı telaştan
eyvahhhhhh kızcaklar
dizlerinin bağı çözülür
çamura dalardı çeşmenin yanında
hayretten, sevinçten, memnuniyetten

iki yavru
iki evden uzaklara düşeceklerini bilen
heyecan


Onu da aşksızlar yedi bitirdi Ruhum
beni de

31 mayıs 2012 02:14