Sözünü tutma, bir karakterin ifadesinden çok, karar vermişlik, karar verebilirlik, karar alabilirlik ifadesi.
Karar veren an'da, anında karar veriyor, ama hesaba kattığı şey çok. Hem de hesaba kattığı bir şey yok. Kararında kendini bilmenin yüklediği bir dünyayı bilirlik, dünyaya hakim olamazlık, kendi gayretinin bilgisi, kendi niyet bildirgesi yüklü.
Bir karara zorlanan insan, hızlı karar veren insan, sözünü tutabiliyor. Hesap yapmasına gerek yok. Dünya omuzlarında zaten.
Karar verebilirlik, karar vermişlik sorumluluklar üstlenmişlik, kararsız kalmışlıklar, üzerine düşünmüşlükler, hayata kapılmışlıklar, karşı koymuşlukların ufkuyla, hikâyesiyle giyindiriliyor.
Hızlı ya da yavaş karar veren, ama hesabında karşı taraf olmayan, dünya olmayan insanlara bazan diyorum ki "bu dediklerinizin arkasında iki sene sonra durmayacaksınız, verdiğiniz söz hesaba katılacak sözden değil!", "ve verdiğim söz, sözümden öncesini de sonrasını da kapsıyor!"
Özentiler, hayaller, takıntılar, kolay işler gelip geçiyor. İnsan bazan kararlarını diğer insanların da hayatları, rüyaları olduğunu düşünerek alıyor. Bazan bundan mahrum oluyor. Tesadüfle gelen, geldiği gibi gidebiliyor da. İnsanda bir açıklık yoksa uğrayan güzel tesadüfler neyler? "Dibi delik kaba aşkın suyunu, boşuna uğraşma dolduramazsın!" derdi Taşra'da Aşık buna. Duyan kim? O taşradan gelenler de artık şimdilerdeki global ikâmetleriyle tanıtmaktalar kendilerini. Populer mahalde, aşksızlar apartımanında mukim.
Üzerimizde alınmış çoğu kararda hayatımız yok, yapacaklarımız, yapmak istediklerimiz, yaptıklarımız yok. Şarkılarımız yok.
İnsan karşısındakini tanımayabilir. Ama rüyasını tanımalı. Bizi "en iyi tanıyan kim" bunlara, yapmaya çalıştığımıza, olabileceğimize önem veriyor? Kim içimizdeki melâli ciddiye alıyor?
Evinde ciddiye alınan kim? Kim kendi derdiyle kavranıyor?
Geçenlerde güzel bir site gördüm son büyük bir düşünürlerimizden birisi üzerine. Yoğun yazışmalar, büyük bir ilgi. Peki kendisi yani hayaleti uğrasaydı o siteye? Kim dinlerdi? Kim aldırırdı? Kim okurdu. Orada onu farkedebilecek olanlar kaç kişi olabilir sizce?
Bir gün üzerinize çokbilmişlik endüstrisi kurulabileceğini, hızlı tezler yazılabileceğini düşünün de tırsımayın bakalım. Neler derler, geçmişte kalan için. O "şanlı" entellektüel geçmişin bugünde devam edenine de neler neler reva görürler. İnsan bu. İnsansız da olmaz, insandan uzak durmadan da. Ariflere değer verecek olursak.
Kim dostunu, sevdiğini, çocuğunu tanıyor, yani tanıma derdinde? Kim tanınma derdinde?
Bizi sevgiyle karşılayanlar hep, bizlerden belli şeyleri belli şekilde yapmamızı, ne kadar sığ olursa olsun bizden istediklerini söylememi,zi hayatımızla ilgili kararları sadece onların hesaplarına göre yapmamızı beklemedeler.
Ortada dünya var, yapılması gerekenler var, gösterilmesi gereken duruşlar, alınması gereken tavırlar var.
Kimimiz için hayatı bir verilmiş söz, ki söz verişler araya iki oda bir salon açışlar, ya da araya sokulacak bir yeni sorumluluk. Kimileri sorumluluktan azad, her yönde dalgalanan bir hayatın peşinde.
Sorumluluk içinde insanın bin bir çekinceyle alınmış kararı gerçek bir karardır da, hiç bir yükümlülüğü olmayan insanın kararı her gün yeniden pazarlıktan, modifikasyondan, çekincelerden, ilavelerden geçen bir kararsızlıktır.
İnsan hayatı zamanla şekillenir yön bulur. Zaman neleri, neleri değiştirir. Bu değişimde, değişimlerde hep "aynı" kalışın sırrı nedir, hep konuştuğumuz bu idi, konuşacağımız da bu.
Sorumlu insanın kararları, kararsızlığı hep bir sözün tutulması, sözde durmanın, sözünde durmanın kıvranışları, acısı, neşesi, kendini sunuşlarıdır.
Sorumsuz insan, masum bir insanın elini sımsıkı tutup da, günaha estetik yazan şaşkınların günahsızlığındadır, duyanlar gereğini yapar, o işgal ettiği elde kusur arar, neyi davet ettiğini bilmeyenlerin masumiyetiyle. Evet, herkes masum. Günahseverler de. Günahsızlar da. Kendini herkesten günahkâr görüp, başkalarının ölçüsüzlüğüne özenmeyenler de.
Yanlış kararlar? Hayatın akışı? Köprüden geçen sular? "Köprüden geçemiyom"lar. Evet, hikaye edilişi bitmez hayatın. Hayat biraz da hayat hikayeleri. Hikayesi olan hayat, hayatımız, hikayelendirilebilir hayat. Ve hikayeden bir işmiş gibi yaşanır gider hayat. Mahkumiyetimiz burada başlıyor, arzeylerim, halimizden, Efendim.