12 Şubat 2008

Avam Kimdir?


Halkın yanında yeralmak bir halkoluşun, halk olmanın anlamını bilmedendir.

Halkı dinlemek, halka dikkat etmek, halkın yanında yeralmak başka, halkçılık başka bir şey.

"Avam halktır, uzak durun!" demeye mecbur muyuz? Avam halktır diyenlere "Elitizm bir çeşit sömürgeciliktir!" demeyecek miyiz? Bütün ayrıcalık ve güzellikler elitlerin sığ, kültürsüz, bayık dünyaları için mi sunulmaktadır? Böyle bir tabiat kanunu, hukuk(suzluk) kimin adına ortaya atılabilmektedir?

Dil halkın hayatında gömülü. Dili olanın halkı da olur.

Avam kavramı halkı hakettiği herşeyden uzak tutmak için kullanılıyor, sanki cennet, cehennem dahi sınıflı bir toplumun kompartmanlarına ayrılacakmış gibi.

Evet avamdan uzak durmak lazım. Selamsız sabahsız aydından. Sözünün arkasında durmayandan. Destursuz çiğneyip geçenden. Olduğu gibi görünmeyen, göründüğü gibi olmayandan.

Yarım aydın ve bir karakteri, karakteristiği olmayan, anlamayan, paylaşmayan, insafa gelmeyen, anlamı kendi dünyasına esir eden, sözü iki perdenin arasındaki rehineye çeviren elit mi onca sözün, güzelliğin, inceliğin muhatabı, sahibi, hamisi?

Boğulan bir insanı kurtarmak için uşağını gönderen avamdır, kendisi daha sağlıklıysa, daha iyi yüzme biliyorsa. Savaşlara gündelikçisinin çocuklarını gönderen, kendi çocuklarını vergisi ödenmemiş arabalarda sarhoş dolaştıran avamdır.

Başkaları için canını vermek, yükü sırtında taşımak, komşularının pisliğini temizlemek, hayatı göğüslemek, başkalarına yedek parça olarak çocuk okutmak durumunda olanlara mı burun kıvıracağız?

Manilerle atışanlara? Hikmete boyun eğenlere. Bin yıllardır esir edilememişlere?

Avamdan, evet, uzak duralım bazan, zihin sağlığımız için, düşünceyi esir etmemek için, fikri praksisden koparmamak için. Renksiz, kokusuz, insanı maşayla tutan, acımasız, aşksız, merhametsiz, anlayışsızlardan uzak duralım, uzak tutalım filizilenmekte olanı, don vurmuş fidanı, kadife gül yaprağını.

Mirasımız duvara asılacak, dondurulup saklanacak, eş dost meclisinde açılıp kapanacak, içine saman doldurulacak nesnelerden oluşmuyor. Gebe bırakan söz'den bahsediyoruz! İnsanın insana sorumluluğundan, kendi sorumluluğundan bahsediyoruz. Hayatımızı değiştirmeye, şekillendirmeye olan ihtiyacımızdan bahsediyoruz.

Kitaplarımız sadece filolojik metinler değiller. Bu dilin filologları da olacak. Ama bu kitapları okuyan yaşayan, canlı, dertleri olan insanlar da olacak.

Hakikatin bazan dost meclislerine kapatılmasının lazım geldiğini düşünenler çıkabiliyor. Hakikat nereye sığar? Bir kitabın, sözün bilgeliğin hakikat iddiası nasıl olur da o sözün inceliğine esir olur? İnce olan zaten hakikatliliğin ta kendisi.

Avam, okuma, bilme ile hayatı, tecrübeyi birbirinden koparandır. Avam, halkının hakikatine sırt dönendir.

"Ben onlardan değilim"lerle sadece bir safllığı, uyurgezerliği ifade edebiliriz, köksüz, eleştirisi olmayan, eleştirelliği olmayanın duruşunu. Sorumluluğu olmayan sömürgeci ve sorumsuz tebaa ne kendini eleştirmektedir aslında ne de geleneği.

Hem ol, hem eleştir, yol aç! Kim engelliyor ki seni?