Her aklıevvel işaretbilim meraklısı şu ya da bu fransözü, gizemciyi, aydınlatıcı bir kaç kitabı kurcalar, üzerine yazar. Yüzler okunur. Rakamlarla etimolojik duvarlar aşılarak şifreler ifşa/inşa edilir. Rüya tabiriyle kehanette yanılmazlık iddia edilir. Kaç asrın mesnevisi dahi noktaları virgülleriyle hesaplanır kitaplanır.
Kuyudaki Saddam'ı kim yazacak, bizler de olmasak? Akademik, ezoterik, popülerkültürcü, reklamçözümlemeci kimi ilgilendirir incir çekirdeğini doldurabilecek mevzuat.
Saddam kuyuda yakalandı, ve kuyudan çıkarıldı.
Rivayet o ki yakalandıktan sonra kuyuya atıldı. Belki de kuyudayken ihbar edildi.
Biz görüntüye bakalım. Görünüre bakalım.
Saddam ak sakalı, çile çekmiş insanların, ya da çileyi artık tanımış insanların alın kırşıklığı, dağınıklığı ve dışardaki hayata göz kısışı ile gün ışığına çıkarıldı.
Bize sunulan bir tasavvuf levhası idi. Levhaları okuyamayan, bu levhayı bize nasıl sunar? Okuyan hangi katını okur?
Kutsal kitaplardaki Yusuf ile Züleyha hikayesinden farklı Kuyudaki Yusufun hikmeti. Bir güzellik, kıskanma, çekim, sabır, sevgi, emekleyen aşk hikayesinden farklı bizdeki derin algılanışı.
Kuyuya iniş, kendiliğin dibine iniş. Ancak dipsizlik aranmaz bu inişte. Dip yoktur. İniş inişin dibi olmadığını bulmaya iniştir. Kendini bilmenin de dibinin olmayışına yolculuktur.
Kuyuda bulunan, kendini bulmuş bir Saddam. Bir Saddam levhası? Buna neden ihtiyaç duyuldu? Evet, belki de derin "işaret bilimcilerimiz", çokbilmişliklerinde ve karmaşık yöntembilgileri ve enformasyonçorbalarında çırpındılar bilgiç sirke sinekleri gibi.
Bulanlar? Kardeşler. Eski, kardeşleri. Kuyudaki Yusuf hikayesinin başlangıcından kardeşlerimiz. Kuyuya atanlar? Öz kardeşleri? Yine eski kardeşleri? Belki de Saddam sadece kuyuya inen. Bir kuyuyainen, kuyudakendinibulan. Önemli değil burada ve buraya kadar aslınabakarsakkuyuyaindirilen mi olup olmadığı . İmajlar, alametler alıp satıyori kıyametler kuruyoruz.
Kuyudaki Yusufla kıyamet alametlerinin ne alakası var? Gazali'ye bir başka yazıda başvuralım. bakalım bize diyebileceği ne var?
Ama elimizde kıyametçiler tarafından bırakılmış bir alamet levhası var. Kıymetini bilelim. Çözümlemesini bir zamanın doğuluları gibi ağır ağır, sindire sindire, hikmetiyle yuna yıkana yapalım.
Yusuflarınyusufunu unutalım. Yusuf denen işarete, kavrama, simgeye bakalım. Kuyuya inen ne? Kuyu ne? Bu Yusufsa farkı ne? Saddam'ın Yusufla işi ne?
Alametbilgiciler bize çözümlemeye kendilerinin dahi kalkışamadıkları bir görüntü, resim, levha sundular. Bunu onlara ağır ağır kuyudan çıkararak aydınlatmaya çalışalım. Ne yaptıklarını izah etmeye çalışalım. Sezgiselleri, iddiasallarına dost mudur? Eylemin atları, arabasını yollarda mı devirip yabanarılarına çfte ata ata koşuşturmaktadır? Yoksa şarkcephesine her şey yolunda mıdır?
Şark yeni hikayeler, yeni hikmetler sunmaya devam etmektedir. Bu anlamda yeni bir şey yok. Herşey eskisi gibi. Kuramdan çok ve kuram yerine hikmet. Yine eski doğu. eski dünya.
Eski dünyanın yenieski ya da eskiyeni Firavunları kimler? Yusufa iş veren. Yakuba oğul kucaklatan. Burada bir ters yüz ediş var diyelim. Önce firavunun sarayı. Çıkaran kervancıların iten kervancıya dönüşmesi. Makaranın geri sarılması?
Ya da doğunun artık tek sunabileceği şeyin çirkinlik oluşu? Sanmıyorum. Doğuda güzellik çirkinlik bir ayrıntı,. Doğu bir hikmet fabrikası, hikmetin fabrikasında anlatı, desen, estetik gölgede. Ayna yansıtan. Gölgeyi, gölgede kalacak olanı göze tutan.
Devam edeceğiz, Efendim, sindire sindire, ağır ağır çıkaracağız son kuyuyu da kuyudan...