26 Kasım 2011

Gündemin Kıyısında: Kasım 2011

TOKER RÖPORTAJI. Sürgünden de olumlu bir şeyler çıkacağı vurgusu gereksiz, anlamsız, incitici. Şerden hayır çıkar, çıkarılır da bu şerrin öznesinden gelmez, şerre uğrayanın gayretinden, insanlığından gelir.

Yeni bir sayfa açabilmek, acıdan insanlık çıkarmak acıya uğrayanın insanlık temellerinin derin oluşundan.

Sözlerinde önceliklerinden kaynaklanan bir anlayışsızlık, anlayışa kapalılık gördüm.

Röportajdaki diplomatik bir vurgu bu yüzden kayboluyor: İsmet Paşanın başvekaletten çekilmeden evvel "Dersim meselesi çözülmüştür!" demesi, askeri operasyonu sonlandırma kararlılığı ve yerine Celal Bayar'ın getirilmesinden sonra şiddetin yükseltilmesi.

Toker, Celal Bayarın tavrının da tartışılmasını diplomatik bir dille öneriyor.

Yapılanlar ağır bir yanlışa, zulme işaret ediyor. Zulme uğrayanların derdi "kim yaptı?"dan önce aşağılanmanın, inkârın bir gereklilik iddiası ve propagandayla sürüdürülüyor oluşudur. Maraş, Çorum ve Sivas bu ruhla kanatılmıştır. Tuncelinin sonunda eğitim düzeyi ortalaması en yüksek il olması mevzuuna girildiğinde insanlıktan iz kalmaz, bunlara dikkat etmek lazım. İsmet Paşanın torunu, Celal Bayara karşı gösterdiği diplomatik inceliği ve nezaketi halka karşı da göstermelidir. Diplomasi kibar söyleme sanatı değildir. Karşı tarafın ufkunu kavramışlıktan nezakettir.

SEYYİT RIZA'nın celladı yana itişi ve kendi taburesine tekme atışı bana Deniz Gezmiş ve arkadalarının idamını hatırlattı. Burada ilgi çekmesi gereken fütüvvetin, erenler geleneğinin de izleridir. Kürt Ayaklanması olarak gösterilen (ki doğruysa doğrudur, olgular kanıtlanırsa bir itirazım olmaz) olayın eski melametin, fütüvvetin de itirazı olarak okunması gerekmektedir. Bu itirazda türklerin kurucu tavrının ve ahiliğin arkasındaki gücün de bulunduğunu görebildiğimi not etmek istiyorum.

Seyyit Rıza haklıdır haksızdır ayrı konu. Bağımsız bir mahkemede yargılansa bu dercede canım yanmazdı. Gece yarısı, yaşıyla ilgili kıstaslar çiğnenerek idam edildi. 60 ihtilâlinde Celal Bayar için ise yaş sınırı uygulandı. Bir hukuk devletinde bunlar olmaz. Olmamalıydı. Yanlış olan Celal Bayarın asılmaması değil, kuralların ayrıcalık olarak uygulanmasıdır. Kurallar doğru uygulansa da idamlar hakkani mi olur? Hayır! Öncelikle bir ders, korku verme iddiasını ve birilerini susturma telaşını içerdiği için. Kan üzerinden otorite kurulacağına inanıldığı için.

Seyyid Rıza asılmazsa yeterince gözdağı veremeyeceklerini düşünmüş olmalı "birileri". O birileri kimilerini korumayı bildiler; Adnan Menderesleri, Deniz Gezmişleri astırıp, Kızıldereyi yerle yeksan ettiler; 1 Mayıs, Çorum, Maraş Katliamlarının arkasındaydılar. O birileri 12 Eylül döneminde sadece Ankara Dal Grubunda 30 küsür genç kıza tecavüz edilmesinin sorumlularıdırlar!

Evlad-ı Kerbelâ'nın dokunulmazlığı, ayrıcalığı yoktur. Bunu talep de etmediler. Ancak kendilerine karşı bir borcumuz vardı: Bize emanettiler! Barış içinde bir arada yaşayamadık, yaşatamadık.

HATAY.  Kimileri Dersim ile o yıllarda Hatay Cumhuriyetinde yapılacak halkoylaması arasında bağ kurarlar. Bugün yine Suriye ile ilişkiler gerginleşirken özür ile de olsa yine Dersim gündemde. Alâka nedir, dinliyoruz, anlamaya çalışıyoruz.

Gündem ile oynamayı yüzeysel, sığ buluyoruz, ters tepebileceğini düşünürken insanlarımızın ne kadar olgun ve iyi niyetli olduklarına yeniden, yeniden tanık oluyoruz.

Mazlumları olgun bir ülke, medenî bir ülkedir!