28 Kasım 2011

Suriyeye Müdahalenin Etiği

Halka, insana hattâ doğaya yönelik zulüm söz konusu olduğunda her bir ülkeye, hükümete, topluma müdahale edilebileceğini düşünüyorum.

Temel ilke "ilk taşı günah işlemeden muaf olanlar atsın"dır idi oldum olası. Bu yeterince anlaşıldı ama gerekenden fazla susuldu: Zulmü eleştireceksin!  Eleştirirken, kendini eleştirmişlerden değil eleştirenlerden, kendi eleştirine izin verenlerden olacaksın!

İlk taşa sarılanlar hiç bir zaman ahlâken ciddiye alınmadılar. Ciddiye alınmamaları meşruiyet iddialarının geçerrsizliği, iki yüzlülükleri itibariyleoldu. Kullanabilecekleri zor ve şiddet dolayısı ile değil. Zor tekeli hep  içe sindirilir gerekçe oldu reel siyasette.

Kendi ülkesinde zulmü onaylayanlar, komşularına zulmedenler, sömürgeciler başka bir ülkeye müdahalede bildiğimiz en eski kurallardan birisini karşı tarafı şeytanlaştırarak, sonuçları istatistik, bilanço olarak kâra çevirmeyi umdurarak geniş kitlesel destekler de alabildiler bugüne kadar.

Savaşın gerekçesi olmaz demeyin. Oluyor. Olmak zorunda. İlk geçerli gerekçe yeterince güç sahibi oluş ve barışı etrafında şekillendiriştir de: "Buna müsaade etmezler!" demeye başlarsınız bir koro olarak.  İyi veya kötü her bağımsız adım için!

Bir başka gerekçe "sapma" üzerinedir. Meselâ düşman "ehl-i sünnet" olmamakla suçlanır. Hint'e "Hazreti Hint" diyebilenler yapar bunu üstelik. Ebu Sufyângilleri halife edinmekte ahlaken zorlanmayanlar Kerbelâ'dan kurtulup bize emanet edilmişlere "ehli sünnet değiller" diyebilirler. En ufak bir tartışma, konuşma, alışveriş zahmetine katlanmadan.

Bizde Ebu Hanifeye yapılan, Aqinolu Toma(s)'a yapılmaya çalışıldı, Campanella sapma dedektörlerince kazığa oturtuldu. Doğu Roma buradan gerekçelerle talan edildi.

Gerçek neden? İktisadidir son kertede, reelpolitiktir genellikle. Ama ezberiniz de sizi esir alır. Günahsız saldırgan olma, ve saldırıdan sonuç ne olursa olsun günahsız çıkma garantisini edinmişlik, ister insanı günahkar doğuran bir kültürden yola çıkarsın, ister tersinden kan kokusuna alışmış, kan kokusunu almış her evcil hayvan gibi saldırganlaştırır. Günahsızlık garantisi, hesap vermezlik asıl ve gizli bir dinin, bir savaş dininin yeryüzü cenneti, ihsanıdır.

Bizde hesap vermezlik yoktur. Bu garanti kimseye gümüş tepside sunulmaz. Gazalî'nin "Ey Oğul"u iktidar-aydın ilişkisi üzerine uyarının okul örneğidir.

...

Malatyadaki füze kalkanı İran'ın Dünyaya saldırılarını durdurmak için değil de savunmasını kesmek için kullanıldığında haksız gerekçe ile kullanılacak olsa da, İran'ın son tehditi ile Malatyayı hedef alması, masum sivillerin canını yakma olasılığı İranı olası bir saldırısında haklı kılmayacaktır. O füzeleri oraya yerleştirenler, bu olasılığı bilerek yerleştirmişlerse saldırıyı yapanla birlikte masum canların vebalini paylaşacaklardır. Meşru tek gerekçe nükleer bir saldırıyı kesmek, engellemektir. İrana saldırıyı kolaylaştırmak, İran savunmasını kırmak olası bir saldırıyı üzerimize çekmemize meşruiyet sağlamaz.

İranın saldırganlığını engeleme gerekçesi, etraftaki ülkelerin de saldırganlığını engelleyebilecek bir sistem ve denetim kurulabildiğinde meşrulaştırılabilir.

...

Suriye Scudlarını sınırımız yerleştirdi. Bu tehdit yalnız işgal ve müdahale tehditine karşı bir tehdit değil, sivil halka ve sivil hedeflere de bir tehdittir.

Suriye karşısındaki ittifak tümden haksız dahi olsa, bu füzelerden herhangi birisinin vurabileceği bir hedefte açabileceği yaraları meşru gösteremeyecektir.

...

Ben, hak ve hukuk ihlallerinde müdahaleye olumlu bakan bir insanım. Ancak varolan neredeyse tüm müdahalelerin başka hak ve hukuk ihlalleri olduğunu da düşünüyorum.

Çocuğunu öldüren bir baba ve anneye nasıl müdahale ediyorsak, aile içi sorun görmüyorsak, herhangi bir ülkedeki zulme de itiraz etmemiz anlamsız değildir.

Burada dikkat edilmesi gereken şudur:

Müdahalenin gerekçesi müdahale için bahane olmamalıdır.


Müdahale vesayet götürmek, kendi uygarlığını bir başka uygarlığa dayatmak olmamalıdır. Çoğu zulüm kültürler ve geleneklerarası düzeyde eleştirilebilir. Kültürleri geçişsiz hale getirmek, eleştirel diskuru yok ederek eleştiri ve medeniyet götürme iddası sömürgeciliktir.


Müdahalenin şiddeti, müdahil olunan şiddet kullanımını aşmamalıdır. Bu tesadüfi bir iş değildir. Planlanan bir şiddettir çoğu kez.


Siyasi barışcıl gelenekleri cinayet ve provakasyonla dönüştüren toplum mühendisliği geleneği müdahil ülkelerde devre dışı bırakılmış, hukuk dışı ilan edilmiş olmalıdır.


Bir ülkenin çoğunluğu müdahaleye davet etse dahi, bu bir referandumla yapılmış olsaydı dahi, müdahale uluslarası hukukun işletilmesi, kurumlaşmışlığı ile ve "en sonunda" söz konusu edilebilir. Yerleşmemiş bir hukuk, savaşta ve savaşla kurulmaz.


Zulme müdahale ilk elde muhalifleri, aydınları, azınlıkta kalanları hayatta tutmak için olmalıdır. Mülteci statüsü bu bağlamda önemli ve hayatta tutucudur. 1958 anlaşması yıpratılmamalıdır.


Azınlıkları, muhalifleri, hatta çoğunluğu proveke edip müdahil olma geleneği hukuka ve insan haklarına sözcü olan kesimlerce insanlık suçu olarak tanımlanmalıdır.
...

Haklı veya haksız gerekçelerle hiç bir ülkenin ülkemize saldırmasını onaylamayacağımızı, saldırıda bulunanların, bir çatışma ortamında dahi, meşru savunmayı aşmaları halinde gerekçeleri ve niyetleri ne olursa olsun "saldırgan" konumuna düşeceklerini bilmeleri gerekir.

Füzeleri ailelerimize, çoluk çocuğumuza yönlendirilmiş olarak algıladığımızı da düşünmelidirler.

..

Yabancı üsler? Bizim topraklarımız değilmiş gibi algılansa da topraklarımızdır. Oralardan ne yapıldığı ve yapılacağı, oralara yönelik ne yapıldığı ve yapılacağı bizi ilgilendirdiği, ilgilendireceği için, izin vermeyeceğimiz bir şiddeti kullanmak veya çekmek için yönetilmemelidirler.

Ve yine komşu ülkeler sınırlarımızın içinde olan ama denetleyemediğimiz her hangi bir alana yönelik büyük bir felakete dönüşebilecek hiç bir saldırıyı haklılık gerekçesi ile meşru kılamazlar. Velev ki üslerin durumu ve donatımları, kullanımları gayrımeşru olsun, memleketimizi dümdüz edecek bir sorumsuzluğa sorumluluk yazmak durumunda olacağımızı vurgulamamız gerekmektedir.

...

Bağımsızlık, sorumluluktan kaçmak mümkün olmadığı için elzemdir!

Ülkemize ne yerleştirilmişse, ülkemizden diğer ülkelere ne yönlendiriliyorsa vebali bazan kısmen dahi olsa üzerimizdedir. "Kısmen" dedik. Muz cumhuriyetlerine özenmiyorsak, bir hukuk devleti isek, iç ve dış "müktesebata" uyacaksak "kısmen" demememiz gerekecektir!

Almadığımız risklerin ve sorumlulukların gölgesi, aldığımız risk ve sorumlulukların çok çok ötesindedir.