23 Kasım 2006

Gevezelikle Konuşma Arasındaki Fark

Geveze boş konuşur. Boşa konuşur. Bağladığı, bağlandığı bir yer kendini bağladığı birşey yoktur. Konuşması bir sorumsuzluktur. Ama kim safi gevezedir ki?

Konuşan kendini, dünyayı konuşur. Bir dünyadan konuşur. Bağlar. Bağlanır. Bir sorumluluktan konuşur. Bir sorumluluğu konuşur.

Gevezeye katlanan, bir hakikati konuşan, bir hakikatten konuşan insana dayanamaz. Gevezeyle gevezeleşen, kendiyle konuşanı susturur hep. Gevezeliğe alışan, sorumluluk alışa, sorumluluk taşıyışa da yabancıdır.

Konuşan, söyleyeceği bir şey olduğuna inanır. Sözün bir taşıdığı değer olduğuna. Bir aktardığı olduğuna. Bir öznesi olduğuna.

Geveze aktarır. "Ben demedim sen demedin o demedi"ler komedyasıdır gevezelik. Sevimlisi, sanatlısı, kurusu, dikenlisi, envai çeşiti mevcuttur.

Konuşmanın, sohbetin, muhabbetin de çeşitleri, sanatları, hakimiyet dereceleri vardır. Gevezelik ustalık işi olduğunda dinlenir. Konuşma her daim dinlemeye değer.

Konuşan, kendini bağlar. Kendini sunar. Ben böyle bakıyorum, al iki gözümü, bir diyeceğin, bir vereceğin, bir itirazın varsa buyur der. Geveze zamanı bağlar. Eğlendirir. Karıştırır. Bıktırır. Sevindirir.

Konuşan kalbini orataya koyar da söyler: "Demek bir diyeceğin, bir anlayacağın, bir anlamışlığın yok, sen kendine yetmektesin, insana ihtiyacın yok".

İnsan susturarak sadece kendisini yalnız kılar. Susanın yalnızlığı nedir ki? Cebinde dil vardır. Muhabbetin pınarları. Ve sohbetin toplumu.

Çıkar yine de insan arar.

Bulduğunda bize de haber versin!

Gökten üç elma düştü. Gerisi dalında kalsın. Tohuma dursun.