28 Mayıs 2009

Vatan Dedikleri Bir Mayınlı Tarla

VATAN dedikleri bir mayınlı tarla. (Ay karanlık, gece vurdular beni.)

İRADE. Mayınları döşeten, döşeyen iradenin mayın sökme yükümlülüğünün de olduğunu, gerekirse mahkeme iradesiyle hatırlatmak gerekiyor. Beyler! Dişinizle, tırnağınızla çıkaracaksınız! Ne komşularımızla savaş halinde olanlara, ne de süper bir güce orada üs olarak armağan edebileceksiniz adına "vatan" denilen o mayınlı arazimizi! "Bu kırmızı çizgimizdir!" dedik, binlerce aklı başında kişi. Ciddiyiz! Kaçakçılar nasıl öğreniyorsa, uluslararası göreve gittiğiniz o ülke halkları kol bacak koparak nasıl öğreniyorsa, siz de onca imkanlarınızla incinmeden ve incitmeden öğreneceksiniz! Unuttuğunuz krokilerden, mühendislerden, oraya gömenlerden, diğer ülkelerde mayın temizleyen gönüllü kuruluşlardan.

Daha dün limanlarımızı, üs olarak istenen alanlarımızı peşkeş çekmekten kurtulduk ve bin bir tehdit ve aşağılama ile karşılaştık. Bugün bahane üreterek davet ediyoruz aynı aşağılanmanın bin beterini!

"GÖREVLİLER". Devletin bazı kurumları aydınlarını, bağımsız duruşu olan insanları sokakta vuranlar için "görevlimizdir" demedi mi mahkemelere? "Devletlilerimiz" yok etmek, asmak kesmek, tehdit etmek, her bağımsız harekete müdahale etmek, düşünceye limon ve tutuklululara soğuk su sıkmak, cop sokmak, husye sıkmak, elektirik vermek, balta ve gazyağı tenekeleri dağıtmak, gençlerini asarak büyümek dışında bir vazife edinerek aklamalılar kendilerini. Görevleri otellerde insanlar yakılırken kaybolmak olan görevliler, görevleri hırsızları değil şairleri takip olan görevliler, görevleri tacizcileri, tecavüzcüleri değil erdemli insanları taciz ve takip olan görevliler. Ve bu insanlardan kendilerini farklı gören, ama aynı gemide farklı kamaralarda birbirine bulaşmadan, dokunmadan yolalabilmiş görevliler!

KIRK DÖRT günlüğüne bile kiraya veremezsiniz, böyle bir görev yok, bu yetkiniz yok! Böyle bir mülkünüz yok! Torunlarınızın torunları bile sizi yargılar! Daha önce de kiraya verilen topraklar oldu. Aslında bizimdi veya değildi, tartışmaya kalkmayın. Verdiklerinizin miydi? Geri alabildiniz mi? Geri almamak için vermediniz mi? Halka, o topraklarda yaşayanlara mayınlı tarla ettiğinizi neden sömürgecilere gümüş tepside sunarsınız ikide bir? Sizde hafıza yok mu? Bizi hafızasız mı sanıyorsunuz?

GİZLİ ANLAŞMALAR'dan bize ne? Toplumsal Mutabakatımız diye bir şey kaldı mı? Delik deşik ettiniz, her ortak değer kataloğunu. Bize işkenceye uğramak, sokaklarda vurulmak, otellerde yakılmak, asılmak, askeri cezaevlerinde tazyikli su ile yıkanmak düştü. Size de topraklarımızı hediye etmek! İnsanlarımızı mayınlanmasına karar verdiğiniz tarlalarda paramparça ettirmek.

TOPRAK REFORMU yapılmışmışmışmış da tutmamış da? Ne diyorsunuz siz? Orada topraksızlık reformu yapıldı, yıllardır. Halktan ikinci kere gaspedilecek olan peşkeş çekilecektir!

MEŞRU YOL DEĞİL BU. Halka yaslanmadıkça, eleştiriye açık olmadıkça, nesillere dönük hesap vermedikçe ve herşeyden önce yeni bir toplumsal mutabakat ya da uzlaşma sağlanmadıkça sınırlarımız, topraklarımız, dayanışmamız, kültürümüz üzerinde geriye dönüşsüz adımlar atamazsınız.

RED CEPHESİ yaratmak üzeresiniz (yoksa "söz verdikleriniz"in hedeflediği bu mu?). Saf, naif, tarihsizsiniz.

PROVAKATİF adımlar atmaktasınız. Toplumsal anlaşma, mütabakat ya da uzlaşma delik deşik edileli çok oldu. Ortak zemin ne kurucu meclisle sağlanabilir (kurucu meclis kavramı darbe kokuyor, en azından varolan ortamda), ne de gücü olanın, arkasında bir güç bulanın dayatmalarıyla dikte edilebilir. Birlikte yaşadığımızı (mağdurluk edebiyatını, rövanşçılığı bir kenara atıp) hesaba katarak eylemekten geçiyor bu.

AÇIKLIK, yanlıştan dönebilirlik, dayatmalardan vazgeçme, kendi halkına ve insanlığa sırt dayamak o kadar zor birşey değil. Kurucu adımlar çok basittir, her daim işler ve ayakta tutar.

TERÖR DENGESİNİN gölgesinde barış yapılmaz. Barış için risk almayan, direnmeyen, fedakarlıkta bulunamayandan, mağrurdan, profesyonel mağdurdan, mağdurluğun rantcılığından ne umulabilir ki?

KONUŞARAK, koklaşarak halk oluyoruz. İzah ederek. Gürültüye getirmeyerek. Uyanıklığa tenezzül etmeyerek. Ya halk olmaya devam edeceğiz. Ya da kapışacağız demokrasi, adalet, hak, hukuk, ölçü, insanî gelenek için. Sınırdayız. Sıfır noktasındayız?

Komşu yoluna mayın döşememekle başlamak durumundaydı "başka bir" globalite. Ahlakla, bilimle, hukukla, dayanışmayla, dik duruşla.

Komşusu olan nasıl "faşist" olabilirdi ki?