12 Nisan 2012

Kötü İhtimal: Dünya Savaşı

Bugüne kadar olabileceklerin beklenenden kötü olmayabileceğini yazdım. Bunun için insiyatif ve imkan sahibi olmak gerekliydi.

Yazmamaya dikkat ettiğim, Azerbeycan'ın tercihi gibi konulardı.

Azerbeycanın kendi tercihi ile cendereye girişi ilginç. Savaşa bir biçimde bulaşırsa türkiyenin türk dünyasıyla ilişkisi tamamen kopacak.

Kendimizi Azerbeycen'ın yanında bulursak, hesaplanmış yeni müttefiklerimiz olacak.

Azerbeycanın karşısında yer alma gibi bir tavır söz konusu olmaz. Sessiz kalmamız halinde taş üzerine taş bırakılmamasına seyirci olabileceğiz.

Bir diğer senaryo İranın bize de cevap vererek hangi cenahta bulunacağımızı belirlemesi, bilerek ya da kontrollü olarak bizimle karşı karşıya gelmesi.

Amerika Birleşik Devletlerinin Lübnanın işgali dönemindeki faal genç bürokrasisinin emekliliği seçmemesi, yeniden devreye girmesi de ilginç.

Çok şey değişebilir. Ancak insiyatifimz zayıf. İç dayanışma sıfır. Rezervlerimiz yetersiz. Rehin alınmak üzereyiz.

Tartışılmaya başlanan onlarca senaryonun sonunda epey kayıp görerek ama yine de  güçlenerek çıkacağımızın tartışıldığını düşünüyorum. Revanşcı ve gelişme yönü yüzyıllar için belirlenmiş, zenginleşen ama kıstırılmış, halini kabul etmeyecek bir Türkiye söz konusu.

Bir çıkış avrasyacılıkla dış politikayı dengelemek olabilirdi, ancak bu geçerli bir alternatif değil. Bir diğer çıkış klasik dışpolitikamız, müdahalelerin dışında kalmak: Bu da tercihen dışlanıyor, İsmet Paşaya yönelik kampanya savaş dışı kalma politikalarımızın mimarı olmasa da temsilcisine saldırı mahiyetinde.

Güçlü rezervler, kısa vadede enerji sorunu yaşamamak, pazar kaybetmemiş olmamız halinde dış politikayı şu anki yönelimleriyle ayakta tutabilmemiz, rehin bırakmamamız mümkün. Bu da pek mümkün görülmüyor.

Hangi pazarlıklar yapıldı? Bölgedeki mazlum halklara güvenebilir miyiz? Onlar bize güvenebilir mi?

Savaşı hızlandrıcı faaliyetler Obamanın kaybedebileceği üzerinden mi, kazanabileceği üzerinden mi planlanıyor?

Bağımsız halk hareketlerinin olmayışı, mazlum halkların örgütsüz oluşu her müdahaleyi, karambolü kolaylaştırıyor. Halk önderlikleri son otuz yılda yok edildi, uysallaştırıldı, kısırlaştırıldı.

Azerbeycan üzerinden İrana müdahale ihtimali en karmaşık çatışma modelini oluşturuyor. Acaba Azerbeycan da mı yağmalanacak? Rusya neden sessiz? Bölgeyi çöküntü sonrası düzenlemeyi planlıyor olabilir mi?

Rusyanın savaşa katılmasa dahi kaybeden taraf olmayacağını düşünüyorum. Çin iktisadî sisteme entegre oldu. Sistemi çökertmez, daralsa dahi.

BOP gelmiş geçmiş en büyük dünya savaşıyla kurulabilir, stabil olmaz. Türkiye iktisaden büyür, askeri anlamda zayıflatılır, revanşçı bir döneme girer. Çin'in kendisini stabilizasyon imkanları zayıflar, endüstrisini askerileştirmek durumda kalır. Japonya durgunluğa doğru gider, Kore ve Türkiye ile iktisaden yakınlaşabilir. AB ile ilişkilerimiz yeniden dengelenmek durumunda kalır. Rusya yıkıntıları toparlar, Kafkasyada kendi düzenini pekiştirir. Azerbeycan kaybeder. Azerbeycanın müttefikleri bir biçimde kazanır, ancak kazançlarını stabilize edemezler.

Hindistan bu savaşta kullanılmamayı seçti. Bedelini de ödedi, ödüyor.

İran yıkılırsa, savaş taktik bir savaşta dondurulmazsa kukla bir rejim, sömürge bir İran söz konusu olamaz. Kaynayan bir yara haline gelir ancak direnir. İranda kukla bir rejimin bugünkü rejime göre Batı açışından hiç bir faydası olamaz. Kolay çöker, ayakta olduğu sürede de destabilize eder, şiddet dengesini teryüz eder.

Bu büyük savaş, daha sonra gelecek daha da acımasız bir savaşın saflarını açığa çıkartır.

Savaş Ağaları kararlı, ancak güçsüzler. Kanayan yara çok, savaş çıkarmak eskisinden daha kolay.

Türkiye yeni ve adil bir dünyadan yana tavır almalıydı. Reelpolirtikaya gömülmekte inat edersek, monşer politikalarını mumla arayabiliriz.

Türkiye barışı savunmalı, direnmeli, toplumsal uzlaşmasından kaçmamalıdır!