13 Nisan 2012

Ölüm Korkusunu Yenmek

Ölüme hazır yaşamayı bilmek ne stres işi ne de korku.
Ne geleceğe yönelmeyi bırakmak, ne de herşeyi yarına bırakmak.
Adam gibi ölmek talebi fütüvvetin diliyle "Hayatlanın!" buyruğudur.
Gelip geçici olanla, olanlarla ilişkimizde bir sorumluluk işidir, kenara çekilme değil.
Unu eleyip eleği duvara asma işi değildir. Artık un elemeyi, elek yapmayı ya da asmayı öğretme işidir. Bilinebildiği kadarıyla.

Ölümü, yaşlılığı, olgunlaşma ve hayata karşı sorumluluğu unutmanın kültürü ölümü bile ölümden kaçışa çeviriyor.
Eskiden hayatı devam ettirebilmek, haklıyı yaşatabilmek, zulüm etmemek, insan olarak ayakta kalınamayacaksa ad olarak kalabilmek içindi. Yiğidin ölüp adının kalması isim yapma, şöhret sağlama değil, adıyla dik durma, insanlığın yanında durma işiydi.
İnsanın adının insanlıkla anılması kendi rüyâsının da nesillerde süregitmesi ile alâkalıydı. İnsanlık projeleri nesillerarasıydı.

Bana yarım bırakılmış eserleri tamamlamakla uğraşmam bitirilebilecekleri için değil, emeğini işçiliğini, hayatlılığını, duruşlarını öğrenebilmek, hayatta tutabilmek için olurdu.