3 Haziran 2011

Evvel Ferman Padişahın İken Dağlar Bizimdi !



Evvel direnmek ayıp birşey değildi.
Demokrasiler direnerek, karşı durarak merkezî güçleri dengeleyenlerce kendilerini ifade edebilir hale getirildi.
Medeni olan her duruşun harcında direnenlerin kanı, teri, emeği var.

Direneni insan düşmanı yapmayan direnme hakkı idi. Her hakkın elinden alınır ama dağlar sana kucak açardı. Dağ semboliği, mazlumun, mazlumun sözcüsünün sığınağının, iktidarlardan da yücelerde olan bir varolma kucağının, zamanla kendisini ifade edecek olan adaletin semboliği idi.

Dağ hürriyet, geçmişin hürriyet yolculuklarının yolevi, üzerinde ufkun genişlediği, zamanın anlam değiştirdiği bir başka hakikate açılmanın omzu, köprüsü, yükseği idi.

Artık göçebe degiliz. Hürriyet kavramını unutmuş finolar gibi mızmızlanıyoruz. Dağa, yükseklere çıkma, daha yükşek bir adaletten konuşma hakkını bırakmışlığımız kin, hınç ve intikam duygusu olarak duvar aralarında, sofralarda, konserve gibi gibi doluştuğumuz araçlarda sızlıyor.

Haysiyetli insanlar olarak yaşama hakkımız bir sus payı, kafeste esneyen kaplanın önüne atılan leşten pay olarak önümüzde. Fındıkkıran, sigara dilenen maymunlara dönüşüyoruz.

Evvel zulme direnme hakkı yoktu, vazifesi vardı. Direniş meşru bir haktı, yoldu, imkândı. Bugün demokrasi zulme, alçaklığa, haysiyetsizliğe kuzuluk etme imiş gibi sunuluyor.Sendika binanda su ve gaz sıkılarak esneyecek, önüne atılacak leşi bekleyeceksin.

Dağa çıkma hakkı öfkenin, fevriliğin değil, sabrın, tevekkülün, kardeşliğin kapısı idi. İsyan eden daha yüksekte, daha yüksek bir adaletten haykırmak ya da dağ gibi bir suskunluktan konuşmak durumunda idi.

Direnme hakkını ezerek, direneni biçerek, insanlara sığınak bırakmayarak ulaşılabilecek bir yer yok. Direnmeyi çirkin bir şey olarak ifade eden bir demokrasi adaletle ve insanlıkla, hakikatle bağını keser.

Direnenlerden öğrenmeyen maarif ariflere hapishanedir!