9 Mart 2012

Haydi Siyasete!

Türkiye ve dünya bir dönemeçe geldi.
Ekonominin, borsanın, işin, üretimin, ticaretin, paranın üzerine yeni kararlar verilmesi gerekiyor ama herkes kararsız.
Popüler kültürün dışında bir hayat tarzı önerisi yok. Bin yılların hayat tarzları kolayca zamana bağlanabilecekken atıl kalındı.
Zaman ve tarih anlayışı gelecek hesabını hayat tarzından kopardı, mühendislik işi yaptı.
Yeni iğrenç savaşlar kapıda.
Siyasette kalite düştü. Tartışma, dayanışma ve süreklilik yok. Tehdit, şantaj, tecessüs serbest, eleştirel diskur baskı altında.
Toplumsal anlaşmamız yok. Dayatmanın dayanılmaz hafifliği bir gün her can'ı esir alabiliyor.
Uzmanlık ezber, rütbe, diploma işi oldu. Tecrübe çok bilmişlere göre önemini yitirdi. Hakikatle sınanmaya açıklık kariyer mekanizmalarının dışında olduğundan insanlar kendilerini yeterince sınayamıyorlar.

Yeni kadrolar yetiştiremiyor siyaset. Bilim de, zenaatlar da geleceğe yönelik açıklık içinde değil. Düşüncesiz de olur kanaati ağır basıyor: Düşünce ezbere başvurmak, akıl/mantık yürütmek olarak görülünce. Muhakeme/yargı yetisi ile bağları koparılmış insiyatifsiz kuşaklar yetiştiriyoruz. Ezberci uzmanlar. Uygulamada becerikli, "knowing how"ı olan ama "knowing what"ı olmayan, şimdilik verimli görünen bir bilimadamı kuşağımız var.

Düşüncesiz, aşksız, şevksiz ve hayatı kendi hayatının dışına taşıramayan insan prototipi ile bir yerlere varabileceğimiz yok.

Sömürgeciliğe, talana, kıyametçiliğe, insanları birbirine kırdıran alışkanlıklara son veren yeni bir barış döneminin kapısını açacak adımları atmada her ülkenin aydını ve kamuoyu çekimser.

Eski yol arkadaşlarıma, yolumu kesenlere, dostuma, düşmanıma "siyasete katılın, eski yanlışlardan daha büyükleri kapıda; insana, insanlığa emanet edilene sahip çıkın!" diyorum.

İnsanlığı, ülkeleri, ülkemizin imkanlarını alternatiflerini azaltmak isteyen ufuk daraltıcılığına karşı durmak, demokrasileri ilerletmek, sorun çözüm ve iletişimsel alışveriş kanallarını işler tutmak ile yükümlüyüz.

Siyasî partilerde iç demokrasileri güçlendirmek; silahlı, videolu suikastlara son verilmesini sağlamak; yargısız infazları durdurmak, yeni karanlık savaşları frenlemek insanlığı yeniden demokratik siyasi platformda angaje edebilmemizle söz konusu olacaktır.

Sancılı, sancısız, çileli ya da çilesiz olup olmayacağını belirleyemeyeceğimiz ve son insanlık kavgası olmayacak bir süreçte insanlığa sahip çıkmak, insanca ve kardeşçe siyasetlerin önünü açmak; açık, demokratik diskuru kesintiye uğratmamak ile mükellefiz.

Nefesimizdeki havaya, uçan kuşa, kendi halindeki çiçeğe, patlayan mayınla kopan bacağa, alınterine, rüzgara, suya, toprağa ateşe borcumuz var.

Sessizliğin, aşağılık duygusunun, insiyatifsizliğin, zavallılığın da bir sınırı var!

Ey insan ayağa kalk artık ve yaşanılabilir bir dünya iste!

Bütün ülkelerde özlenen bu. Talandan başka bir rüyâsı olmayanların insiyatifleriyle çatışan öncelikle kendi halklarının insanca hayata, adalete, barışa hasretleridir.