17 Mart 2012

Uluslararası Durum: Fırtınadan Önceki Telaş

Geçen hafta yazdıklarımızın üzerine ekleyelim:

1.

Obama ve Netanyahu'nun eşzamanlı bir Suriye ve İran harekâtı üzerinde anlaştıkları üzerine yazılanları yorumlamakta zorlanıyorum. Söylenenlerde "durum"a uymayan birşeyler var.

Suriyeye yönelik bir müdahalede İran'a dokunulması Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak esas olacaktır. Türkiyenin çökertilmesi ya da en iyi ihtimalle hükümet devrilmesine yola açabilecek bir konjünktür mühendisliğinin sonuçları ne olabilir, tahayyülü kolay değil.

Hayatta olmadık olmaz. Böyle şeyleri düşünen, hiç değilse fikir jimnastiği babında ele alan çevreler vardır. Ancak böyle bir hamle peşinden gelecek komplikasyonları yönlendirebilecek bir gözü kararmışlık ister. Ortada hangi değerlere dönüşeceği belli olmayan finansal birikimler, dev fonlar, üretimden çekilmiş de olsa güvence altına alınması zor "hazineler" söz konusudur gözükaralıktan çekinmeyecek çevrelerde.

Gözükara çevreler tersine finans çevrelerinden "ayar bekleme" durumundalar. Ötesi de geçerli, lokalize olmaya başlayan finansal çevreler uluslararası siyasi iradenin toplamından "ayar" görebilecektir.

Sermaye etnisite kazanıyor, kümeleşiyor, bölgeselleşiyor. Uluslararası finans çevreleri lokal baronlara dönüşme tehlikesini yaşıyorlar.

2.

Yeni bir kavram sınayalım, düşünürken: "Etkin Kamuoyu".

Dinamik, somut bir lokalizasyonu ve saplanmışı olmayan, etkin tarihsel yönelim, gelişmelerin seyri, olayların mantığı, karar veren ve düşünen çevreleri akl-ı selimine işaret eden bir kavram ortaya atarak düşünelim:

BOP eşbaşkanlığı iddiası en olumsuz anlamıyla doğru olsaydı, yahut da  bir dönüşümden geçmemiş, yeniden dengelenmemiş bir halde olsaydı dahi Suriyedeki iktidar değişiminin demokratizasyona giden zincirleri harekete geçirmesi BOP'un niteliğinin değişmesinin dinamiğini ya da mantığını da açacaktır. BOP'un kendisi için kurulduğu bugüne kadar addedilmiş bir ülkenin de uluslararası demokratik oyuna dahil olması, yöntem ve siyasi sistem değiştirmesi beklentisi artacaktır. Kendi içinden ve dışından. Hem zinde ivme olarak, hem tarihi yönelimlerin eseri olarak....

Arap Baharının demokrasi meselesi olamadığını söyleyenlerin haklı gerekçeleri olsa da iktisadi, sosyal dinamiklerden, değişimin mantığından, aktörlerin bileşkelerinden, uluslarası siyasetin yazılı olmayan reel pragmatiğinden bakmaya çalıştığımızda söylediklerinin tersinin de mayalandığını gözlemliyoruz.

3.

Obama zayıf olsa da Obamanın arkasındaki güç (maddi mi, örgütsel mi, zamanın ruhu mu, hepsi mi hiç birisi mi bilemesek, ayırd edemesek de) Neoconları sessiz bırakacak, uluslararası finans gücünü üzerine karar verilecek bir objeye çevirebilecek kadar etkin ise daha dikkatli düşünmemiz lâzım:

Uluslararası iktisadın yönü belirlenmiş değil. Sessizlik ve aklıbaşındalık krizin kendileri için hayal bile edemeyeceğimiz bir felaket olacağı çevrelerden; Uluslararası güçlerini veren imkan ve araçları ellerinden alınmış soğuk savaş örgütlerinden v.b. mi geliyor yoksa yeni imkân, araç ve politikalarla dünyayı şekillendirecek çevrelerin sıralarını beklemelerinden mi?

İktisadın gelişim yönünü proveke etmeme çabası oldukça önemlidir sanıyorum.

Sıraladığım ve sıralamadığım alternatiflerin gerçeklikleri ve geçerliliklerine dair bir fikrim yok. Test etmem imkânsız olduğu kadar gereksiz de.

4.

Suriyeye müdahalenin uluslararası siyaseti kontrol dışına çıkarmayacak, gelişmeleri proveke edenleri dahi zamanla zararlı çıkartabilecek olması ihtimali dahi uluslararası bir müdahaleyi meşru kılabilecek gerekçeleri  güçlendirmiyor.

Suriyede bir değişim olacaksa, olmalıysa kendi halkından gelmelidir! Bir mazlumun bile burnu toplum mühendisliğinin keyfi için kanarsa insanlığımıza yazıktır!

Lâkin, bazı gelişmelerin yolu açıldığında engellenebilmeleri mümkün değildir! Çığ düşünce sadece kurtarma çalışmaları yapabilirsiniz. Çatlak büyümekte, hatırlatmamıza gerek yok sanırım.

5.

Beşyüz bin mülteci için hazırlık? Doğu Avrupada olanlar tekrarlansın isteniyor sanırım. Fazla umutlu ve zahmetsiz bir proje. Üstelik mülteci akını telaşı yok gibi bir şey, geleceğe telaş vermek için olmadığını, bir hakikatinin olduğunu umabilmeyi umuyorum.

Hayırlara vesile olsun!