15 Mart 2012

Kindar Gençlik Hep Vardı!

Kin Birliği en şiddetli aidiyettir.

Kin, yaşama gücünün güdümlenmesidir. Hayatı ölümcül ve öldürücü kılar.

Tasavvufta affedişin (kronolojik olarak değil de analitik olarak) yeri tövbeden önce gelir. Rıza, kadere boyun eğiş, teslimiyet abartıyla eleştirildiğinin tersine kinsiz, affedici hayatın temellendirilmesindedir.

Kin son tahlilde ve özünde kader kavramını olumsuzlayarak kabulleniştendir.

Adaletin düzelticiliği ve törpüleyiciliğinin geleceğe yöneltilmesinin imkânsızlığı üzerine ve üzerinden kurulur kinci ideoloji. Adalet, insan yaşamıyla, karşılıklılığın materyalizasyonu ile kurulur en maneviyatçı ifadesinin altında bile.

Sırtına ve karnına hançer saplanmış iki halifenin sanıklara eziyet edilmemesini öğütlemeleri etrafına hançer gibi bakanlarca hiç anlaşılamamıştır.

Adaletin geleceği şekillendiriciliği toplumun korku ve zaptiye marifetiyle terbiyesi üzerinden olmaz.

Gücü, yargıyı, yürütmeyi elinde bulunduranların kötü imajı, hatta iftirayı saldırıyla ve zulümle engellemeye çalışmaları itibar zedelenmesi yaşantısından değil, tahakkümün kabul görmemişliğine isyandandır.

Sivasda sanıkların avukatlığı savunmayı kutsal gören bir bakışı hep öne çıkarmış birilerinden gelseydi onca sıkıntı oluşmazdı. "Ergenekon davası avukatlığının" ne derece şeytanileştirildiğine şahit olduk. Bunu yapan, kendi avukatlığının da sorgulanmasını kabul etmiş demektir. Etmiyor ise adalet düşüncesinin karşılıklılık üzerinde yükseldiğini bilmiyordur. Bilmeyen öğrenir. Karşılık veriş adaletin dengesinden konuşma olsa da adil oluşu ve hakkaniyeti garantilemiş değildir. O yüzden bu konulardaki polemikten rahatsız olanlardanım.

Adalet ilkellik değildir. Adaletin tecellisi medeniyetin yol katetme an'ıdır.

Mazlumun öfkesi hakikat çarpıtılmasına karşı ise iktidarı tüm mutlakiyetiyle elinde tutanın kininden daha anlaşılır bir şeydir.

Orantısız, dengesiz suç ve ceza anlayışına, propagandalarının iftira üzerine kurulmuşluğuna kılı kıpırdamaz addedilenler zalimliğe denk düşen bir duruşun, imajın üzerlerine yapışmakta olduğunu artık farketmeliler. Kinleri körleştiriyor. Ne yaparlarsa aynısı başlarına geliyorsa, bir felaketin eşiğindeyiz demektir. Çöken bir anlayış değil, hukuk ve toplumsal dayanışma olacaktır!

Karşıtlarınız size olmadığınızı yazıyorsa, kendi mühendisliğinizi gözden geçirin önce ve kendinizi izah etmeye öncelik verin. Yandaş kazanma değildir aslında önemli olan, rakiple insanî bir dengeyi ve alışverişi koruyabilmek, besleyebilmek, ayakta tutabilmektir.

"Anladıkları dil ile karşılık" ile kastınız nedir? Anlatılmak istenen nedir? Tahakküm dili toplumsallaşmanın sekteye uğratılması, toplumsal dilin tahrip edilmesi, dildeki alışverişin buyrukla değiştirilmesinin dilidir. İktidarlar, karşılık olarak bile başvursa şiddet diline, vatandaşlık düşüncesi, demokratik alışveriş feda edilebilir olarak görülüyor demektir. İktidar spontan savunma, karşılık verme, tahakküm kurma mevzii değildir.

İstanbul Üniversitesindeki görüntülere dönersek: Yakıp yıkmayı siyasi davranış spektrumundan atmışlığın öfkesi değil her yanlış imaja, hatta iftiraya saldıran anlayış. İnsan yakmayı gündeme asla almamışlığın dili sabrın, tahammülün, hissedebilişin dilidir!

Sivasta soğuksavaş devleti hesap verecek daha. Bugün olmazsa yarın! Asıl dava başlamadı. Bu telaş da ne? Her kızdığına, nefret ettiğine tüm propaganda aygıtlarının neredeyse sahibiyken, iktidar tüm mutlakiyetiyle elindeyken saldıran zalimlikle imtihan edilmektedir: Karşısındakinin bazan propagandif, bazan provakatif, bazan abartılı, bazan haklı ve hakkanî iddiasının karşısında ezilenin onca siyasi iddia ile işi ne?

Karşısındakini insan görmeyen, karşısındaki ile insanca köprü kuramayan insana, topluma, adalete ve siyasete bakışını sorgulamalıdır.

Kendisini izah propaganda ve buyurganlık işi değildir. Belâgat/retorik anlaşma, konuşma dilini bulabilmiş hakikîlik, hakikatlilik, hakikat saygısı işidir.

Her can eleştiriyi ve hesap sorulurluğu tadacaktır! Bunu Kalubeladan beri kabul ettiklerini düşünenler, içinde haklılık payı olan hiç bir iddaya öfkelenmemelidirler. İftiraya ise olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmak en iyi ilaçtır. Önyargı yargı değildir, yargı da sadece bir hakikat yorumudur.

Aslolan asledilmeli, yani, insan insanlığına çekilmelidir. Medeniyet bilmediğimiz bir nedenle reddedilmekte değilse!