25 Mart 2012

Petrol Kuşatması

İran'a konulan ambargo avrupa ülkelerine belli bir süre için ticaret ve alışveriş tekeli olma şansı sunarken türk şirketleri kara listeye alınma tehtidiyle karşı karşıyalar.

Petrol konusunda Türkiye İrana avrupa ülkelerine nazaran çok daha bağımlı. Anlaşılan o ki, İran gerilimi Batı tarafından Türkiyeye baskı yapmak için kullanılıyor, ticaret ve finansal imkanlarında da altı aylık bir eşitsizlik, alan kapması yaşanacak.

Barzanî bağımsızlık ilanı için beklerken, ABD Türkiyeye bağımsızlık ilânını kolaylaştırması halinde Musul ve Kerkükten ucuz ya da "kolay" petrol öneriyor.

Suriyeye müdahale söz konusu olursa Irakta Bağdat yönetiminin bugünkü yöneliminden ayrışmaya geçiş zor olmayacak gibi görünüyor. Zaten Türkiyenin desteklediği kesimler Barzanî yönetimine iltica etmiş durumdalar.

Suriyedeki kürtlerin muhalefette yer alacağı,Suriyenin karışması halinde Iraktaki gelişmelere paralel ve Türkiyenin de onaylayabileceği bir yol tutturacağı üzerinde konuşulsa da Suriye henüz kapalı bir kutu.

Koredeki toplantıda türkiyenin enerji ihtiyacı üzerine de bir tartışma olacağını düşünüyorum.

Somalinin türkiye için son günlerde çok sık gündeme gelmesi de bir ölçüde olasıı petrol kaynaklarıyla da ilgili olsa gerek.

AKP Hükûmeti Barzani ile önemli ölçüde anlaşmış görünse de, elini rahatlatmak için petrol ve enerji konusunda arayışlarını sürdürmekte.

Venezüella ile petrol karşılığı müteahhitlik hizmetleri türünden grişimler yakın gelecek için, Somali daha uzak dönem için hazırlanırken kuşatmalar da devam ediyor.

İran ile Azerbeycan arasındaki gerilim, Azerbeycanın Güney Kıbrısa benzer bir enerji ittifakına girişebileceğine işaret ediyor. Burada Rusyanın tavrının yumuşak olması ittifakın İrana karşı mı, yoksa bizi kuşatma anlamına mı geldiğini anlamamızı zorlaştırıyor.

Yunanistanın Türkiye ile ticari ve sanayi ortaklıklarını geliştirme eğilimi, akdenizdeki kuşatmanın Güney Kıbrısla sınırlı olabileceğine de işaret ediyor.

Akdenizde de kaynaklar konusunda strese sokulacağız.

Güney Kıbrıstaki ingiliz çıkarlarına karşı hamleler kuşatmadaki ortaklık ve ayrışmalara da işaret ediyor. İran konusunda ne yapılacağında bir anlaşmazlık olsa da, Türkiyenin zorlanacağı ya da strese sokulacağı, kısa vadeli ekonomik çıkarlarıyla oynanacağı ve Kuzey Iraktaki gelişmeler konusunda ittifak olduğu anlaşılıyor.

Kuşatmanın ikili yapısı uzun vadede türkiyenin mi, kuşatmaya katılan ikinci kesimin mi kuşatıldığı konusunu henüz açıklamıyor.

Karadenizde petrol arama tartışmaları da bürokrasiyi, planlama ve angajman yeteneklerinin enerji konusuna çekildiğini gösteriyor.

Petrol fiyatlarına zam da bir başka tedbir, vergi toplamama kolaylığı kadar. Ancak vergilendirmede de yeni şirketler yasasındaki gelişmeler ilginç. Vergi toplama istenci şirketleşme girişimlerini soğutmayı göze alabilecek kadar öne çıkarılmış durumda.

Kaynak aranıyor, bir. Vergiyi baştan garantileyeceği düşünülen, büyümeyi ikinci plana alıyor görülen yasal düzenlemeler gündemde, iki.

Finansman değişik ekonomik kontonktürlere göre şekillendiriliyor, çözüm vadeleri çeşitleniyor, iş yapılacak bölgelerde de alabildiğine geniş tutma çabası gözlemleniyor.

Türkiyenin kısa vadedeki krebilitesi orta ve uzun vadedeki arayışlar için umutlu olmayı getiriyor.

Kuzey Irak ve Suriyedeki gelişmeler için hiç bir verilmiş kararın Türkiyenin kısa vadeli enerji, petrol, pazar ve stabil likidite ihtiyaçlarının giderilmesine kadar garantilenmiş olarak görülmediği kanaatindeyim.

Bu toplu tavırlarda, hatta türkiyenin Suriyeye müdahale konusunda bu kadar gönüllü olmasında tutarlı olmayan birşeyler var. Herkes birbirinin ekonomisini soğutuyor görünürken zaman kazanmaya da çalışıyorlar.

Zaman kazanmaya çalışmayanların da ikna ve uyum sorunları var.

TAV ile Fransızların ortaklığı tam da burada, bu noktada ilginç. Beklentileri, sermaye hareketleri hakkında ipuçları vermesi, arkasında yatan eğilim analizlerinin neredeyse şeffaf olması dikkate değer.

Türkiyenin işine gelen acilen yeni savaşlar mı, zaman kazanmak mı, tıpkı ABD ve İngiltere gibi?

Pres alanları dışında restorasyon?