21 Ocak 2007

Ne Yapılmalı?


Cenazeye katılım geniş olmalı, gelmiş geçmiş en büyük kitleler toplanmalı ki, bu eylem başarısız kılınabilsin.

Katılan, taziye bildiren kimse protesto edilmemelidir.

Dink'i tehdit eyleminde adı geçen her sanal şahsiyet, ip numarası, kuruluş, çete, özel şahıs, kamu görevlisi kurulacak özel bir komisyon denetiminde incelenmeli, ifadeleri alınmalıdır. Elden geçirilmedik bir belge, hesap vermemiş bir odak bırakmamalıdır. Son olayla alakası olmasa dahi yapılmış her tehdit istisnasız olarak yargıya sunulmalı ve yasal karşılığını bulmalı, örnek oluşturmalıdır!

Bundan sonra mahkeme önlerinde, karakol önlerinde, sosyal linç, fiziki saldırı ve yargıyı etkileme faaliyetine asla izin verilmemeli, gerekli tedbirler derhal alınmalıdır!

Her bildiri dağıtana saldıran çeteleri bir dönem neredeyse alkışlayan, bir tür duyarlılık olarak yorumlayan basın, bugün bu çetelerin varlığına haklı olarak dikkat çekiyor. Bu çeteler dağıtılmalı, örgütlü, ve yasalarla denetlenen kuruluşlar taraftar ve üyelerini ciddi bir eğitim sürecinden geçirmelidirler. Başıbozuklar demokrasimizin baş belası olmaya namzettirler. Sokakta nasıl muhaliflere izin verilmeyebiliyorsa, hangi resmi görüşse artık, onu ifade eden, onun linç toplulukları olan bu gruplara da aynı kurallar uygulanmalıdır. Bu toplumsal örgütlülüğün artırılmasıyla, resmi kurumların dengeleri bozmaması, birilerini kullanmamasıyla olur. Sokakta linç görüntüleri iki de bir izlemediğimizde olur. Sayın linççi vatandaşa, duyarlı vatandaş denmediğinde olur!

Birilerini kullanıp attığınızda, bağımsızlaşan çeteler, şiddet tecrübesi kazanmış bireyler işte böyle yönlendirilirler. Kullanma, kayırma, palazlandırma dönemine son verilmelidir. Her demokratik tepki korunmalı, muhalifler çetelerin önüne atılmamalıdır.

Şiddetin kamuoyu oluşturanlarca listeler dolaştırılmaktadır. Bu listeleri dolaştıranlar hakkında yasal işlem yapılmalıdır.

Hrant Dink'in katlini özendiren, onaylayan, proveke eden çevreler olmuştur ve daha birçok insan için tehdit oluşturmaktadırlar. Bu terörü özendirmedir. Terörü önermedir.

Ülkemizin kendi kaderini belirleyemesi için faaliyet gösteren, özünde mandacı, darbelerin önünü açmaya çalışan, soğuk savaşta alenen sokaktan insan kaldıran, kışkırtan, Türkiyeyi bir merkezin çıkarına ve güdümüne sokan çevrelere ulusal çıkar, vatanseverlik ve vatan kavramlarının sözcülüğü verilmemelidir! Altımızı oyan bu yeraltı faaliyetine izin verilmemelidir!

Eleştiri ile linç, iftira, kışkırtma, çarpıtma birbirine karıştırılmamalıdır. Daha olgun, daha eleştirel, daha ölçülü ve sorumlu bir basına ihtiyacımız var. İnternet siteleri de ilkesizliğin, santaj ve tehditin, iftira ve propaganda yaymanın kurumlarına dönüşmemeli, kişi hak ve hürriyetlerine, fikir yaymanın ahlakına tabi olmalıdırlar. Ciddi bir eleştiri ve ihlallerde başvuru kurumları oluşturulmalıdır.

Daha dün büyük gazetelerimiz rakiplerinin telefon konuşmalarının bantlarını yayınlayabiliyorlarken, cinayet ve provakasyon ortamından yakınmalarını iki yüzlülük olarak değerlendirmememiz için, kamuoyu oluşturma kurumunu keyfilikten, saldırganlıktan ve ölüçüsüzlükten çıkaracak adımları atmalarını gerekmektedir.

Tüccar basın, insanları sokağa dökebilmekte, başbakanlar tayin etmeye çalışabilmekte, savaşa, barışa ortak olabilmektedir. Basın, propaganda aygıtını sökmeli, asli görevine dönmeli, bu barbar karışıklığa ortak olmamalıdır!

Bir gün belki Ermenistan'a Hrant Dink Kapısı açılabilir, bu eylem etkisiz hale getirilebilir. Ancak, nasıl körfez savaşında ve bir kaç başbakan adayının kamuoyuna pazarlanmasında basınımız (iyimser bir açıdan "kısmen") bağımsız ve bilgilendirici rol oynama yerine taraf olmuşsa, Hrant Dink'in katli öncesinde de, bu cinayetin gerilimini, temellendirme bulanıklığını şekillendiren odaklardan olmuştur.

Hukuk katliamları gösteriye orta oyununa çevrilmiştir.

Evet, Türkiye bağımsız değildir. Tersanelerimize, basınımıza, kurumlarımıza girilmiştir.
Bizi eleştirenlerle, bize karşı çıkanlarla, başka rüya ya da projeleri olanlarla değil, bu güne kadar güdülebilmiş olmamızla hesaplaşmayı düşünmemiz gerekmektedir.

Vatan adınaymışcasına meşruiyetten kaçanlar, şiddete tapanlar, kamuoyunu gerenler, olası cinayetlerin temelini atanlar, hedef koyanlar, kurumları ortadan kaldıranlar, sömürgeciliğin ülkemizdeki istasyonlarıdır! İşlevleri hep aynı olmuştur, bağımsız kamuoyumuzu, hukuki kurumlarımızı, planlayan, tasarlayan kuruluşlarımızı tahrip etmek, ortadan kaldırmak ve bizi patronlarına tabi kılmaktır.

Avrupa Topluluğuna girmek isteyenler ya da istemeyenler düşmanımız değildir. Herkesin söz hakkı vardır.

Girerek ya da girmeyerek ilhak etme, teslim olma, teslim etme, kendi kaderimiz, hayatımız, geleceğimiz hakkında karar verme hakkımızı elmizden alma gayretinde olanlara karşı durmak ise demokrasimizi savunmaktır!

Daha fazla kan dökerek değil, daha örgütlü, daha sakin, daha geniş düşünceli, daha dayanışmacı olarak yeniden açık denizlere çıkabiliriz.

Fevri olan herşey ve herkes reddedilmelidir!

Bu Ülkenin geleceğine kendi halkı karar verecektir!