28 Mart 2008

2008'de Türkiyede Neler Olacak? (2)


(Dağınık, kopuk kopuk da olsa yazmaya devam edelim, pek zamanım yok. Karamsarlık hakim olmak üzere, izin veremeyiz. Sonra birkaç yazıyı birleştirir, toparlarım. İlk yazıdaki cinsellik eleştirisi bir makale olarak genişletilecek. Sanıldığından önemli, ancak aktüel değil. Gündemden çıkarıyoruz, eleştirinin detaylandırılmasını. ilk değinmedeki kadarıyla kalır. İleride, çiçek çocuklarından bu yana cinsellik kavramındaki değişimi de ele alacağız. Herbert Markuse'yi, Fromm'u, Freud'u, yerli bazı "düşünürleri", bu konuda ele alıp kurcalayacağız. serbest cinsellikte yeni bir şey, insani bir şey var mı yok mu, nasıl bir "başkası" anlayışına denk düşüyor, asyayla vesaire bir alakası var mı, varsa asya kalmış mı, kalmamış mı görmeye, ele almaya, eleştirmeye çalışacağız. Kader kavramını daha çok kurcalamaya çalışacağız, doğuya yazılan "kadercilik"in içeriğinin bir palavra, yafta olduğunu zamanla daha fazla açacağız. Bu kaderciliğin, eğer öyle diyeceksek, hukuku, ahlakı olan, diğerleriyle, başkalarıyla yaşanan bir dünyada olmanın farkında olan bir kadercilik olduğunu göstermeye çalışacağız. Her mehdici-mesihci anlayışın müdahil-kaderci ve kıyametçi olmadığını az çok göstermemiz, ya da kavramı biraz daha daraltmamız gerekecek. Bu konuların uzmanı olmak istemiyoruz, sadece varolanı düşüncenin alanına eskisi gibi dolaylı değil, doğrudan alıyoruz. Dini düşüncenin düşünürlerce ele alınmaması, bilimcilik dönemlerinde, felakete yol açmıştır. Eleştirisiz kaldık. bu eleştiriyi bizler yapmayacağız, ama alanın uzmanlarından masaya üçüncü sınıf çalışmalar koymamalarını talep edeceğiz.)

KARŞIKLIKLAR, İPİ GERME SİYASETİ. Gergin gündemin yakında Amerikadan gelecek bir yolcu ile alakası var mı diye sormadan edemiyorum. Bir hoşgelmedin vurgusu vardır. Hükümetin bu gelişten memnun olmayan kesimi mi var? Başbakan bu işten rahatsız mı? İpi daha da gerenler "kapatılabilecek partinin olası mağdurlar"ı olduğuna göre, kapatma davası ile başlayan gerilimin ivmesinden medet umduklarını düşünebilir miyiz? Bu sorulara "hayır" diyebilmek için ya siyasilerimizi tecrübesiz görmemiz, ya da tersine, gerilim politikasını sürdürebilecek yetkinlikte görmemiz ve yeterli desteği aldıklarını düşünmemiz gerekir. Bunlar bir toplum kuramcısının gazete okurken falan aklına gelebilecek, ama pek de ciddi analizlerden geçirmeye kalkışmayacağı sorulardır. Sorar ve gülümser, ama.

PAZARLIK İÇİN GELEN KONUĞUMUZ. Önce Kuzey ırak tartışmaları. Sonra parti kapatma davası ve peşinden gelen tutuklamalar. Ziyaretle alaka var mı? Bazı başyazarlara göre var. Hem hükümet silkeleniyor, hem de muhalefet. Yani kamusal ya da sivil her türlü muhalefet.

TEMİZE ÇIKARMA. Diyelim ki, sanmıyorum ama, Maraş, Çorum, Sivas katliamlarının sorumluları da yakalandılar. Ve yargı önüne çıkarılacaklar. Perinçek gibi düşüncelerine katılmadığım ama o yıllardan hatırladığım kadarıyla bu katliamlara karşı çıktığını düşündüğüm bir siyasinin tutuklanması kafa karıştırıcı. Benzeri bir faaliyeti olduysa neden ayrı bir soruşturma değil? Alemdar yıpranmış görülebilir, daha çok etrafa gözdağı içerebilir. İlhan Selçuk gibi gene kontrgerillanın zulmüne uğramış birisi nasıl olur da bu davaya karıştırılabilir? Tutukluların bu işlerle alakası yok mu denilmek istenmektedir? Mağdurlaştırma söz konusu olmuştur, daha önce tutuklanmış olanlar için, iddialar ciddi bile olsa. Bu tür davalarda suçlanabilecek şahıslar ise geçtiğimiz senelerde dava zaman aşımına uğratılarık, gündem soğutularak serbest kalmışlardı. Yeniden tutuklanmaları her zaman ilginç olmuyor. Geçmişteki çok çok kritik meseleler, ülkeyi iç savaşa sürükleyebilecek müdahaleler bu davada söz konusu edilmeyecek, sanırım. Peki ne gündemde olacak? Yerel çatışmalardan başka? O halde, bu hangi kontrgerilla, ya da soğuk savaş kuruluşu? Bir başka soru da şu, bu tip kuruluşlar bağımsızlıkçı değildi. Müttefiklerin binalarında örgütlendikleri, yerleştikleri yazılırdı. Şimdi AB, ABD ve BOP karşıtı olarak sunuluyorlar. Farklı bir çok çevre birbirine karıştırılmış mıdır? Eski olmamış addedilecekse, ne olup bitmiş addedilecektir? Hesaplaşma, bir uluslararası örgütle hesaplaşmaya benzememektedir. Hukukun her daim işletilmesinden yanayız. Ancak son tutuklamalar ve hükümetin uluslararası politikası vesaire iddiaların sulandırılmış olduğunu, seçmeci davranıldığını, işe gelmeyenler ile gelenlerin, dokunulabilirlerle dokunulamazların ayrılmış olduğunu düşündürüyor.

KOMÜNİZMLE MÜCADELE DERNEKLERİ. İktidar partisinin kadroları da soğuk savaşta görev üstlenmiş çevrelerde yetişti. Soğuk savaşa katılmış olanların bir kısmının artık soğuk savaşçı olmadıklarını görüyoruz. İktidar partisinin dışındalar çoğunlukla. Soğuk savaş nostaljisi olanlar? Vardır, mutlaka. Kimseyi ilgilendirmiyor görünüyor. Başka bir soğuk savaşçı çevreyi, Kanlı Pazar'da bağımsızlık için yürüyen gençlere saldırı düzenlerken gömüştük. Caniler dini motifler kullanmış, dindarları örgütlemeye de devam etmişlerdi. Ya bir eylül ayında Atatürkün evine patlayıcı atıldığı iddiasının arkasından düzenlenen yağma, talan ve sistemik değişikliklerle sonuçlanan provakasyon?

Eğer çetecilik, soğuk savaşçılık sorun oluşturuyorsa, bir soğuk savaşçı çevre öbürüyle kapışırken bizim de sadece kafamız karışır.

Şöyle bir ayrım mı var? Bağımsız kalmış müttefik sahipleri? Sınırlı Sorumlu Müttefik Sahipleri? Bu işler bizim işlerimiz değildir. yani içinde taraf olacağımız, insiyatifimizi, emeğimizi esir edeceğimiz.

Bizim gönlümüz kanlı pazarda katledilen bağımsızlıkçı gençlerledir. Herkes affedilmeyi hakedebilir. Yeter ki, zeytinyağı gibi su üstüne çıkmasınlar. Gençlerden af dilemelerinden geçeceğiz neredeyse.

Soğuk savaşın dünyasına son verme işi de yeterince inandırıcı değil, günü kurtarıcı bir şey mi? Çetelerden, iç savaş örgütlerinden, başkalarının gündem kuruluşlarından kurtuluyor muyuz bunu bilenler açıklarlar. Biz kuşkuluyuz. Bu son kurtuluşumuzu da paranteze alıyoruz.

KUZEY IRAK. Basının ateş püskürdüğü kesim, Barzani ileTalabaniye eleştirel bakan, BOp'a soğuk bakan, araplarla daha iyi ilişkisi olan kesimlerdi. Şaşırıyoruz. Müttefiklerimizle iyi ilişkiler içinde olmayanların, iyi ilişkiler kurmalarını istediklerinden mi savaş zengini olmasına bir zamanlar ramak kalan basınımız ve ezbere takipçileri o kadar savaş narası attı? Gerçekten kendimizi mi savunduk? Bunu basınımızdan başka birileri de söylemelidir. Basınımız bağımsız değildir. Angajedir. Onların atıp tuttukları her konuda, durup iyice düşünmekteyiz.

JİRİNOVSKİ. O da memleketteydi. Bir bizler yoktuk. Halkımız işinde gücündeydi. "Rusturan" diyebiliyorsa bir populist milliyetçi dikkat edilmesi gerekir. Ortadoğudaki fetrete katkıdır.

Ülkemizde çok az insan olduğu gibi görünmekte. Daha çok silkelenmeye, sarsılmaya, sarsılarak kendimize gelmeye ihtiyacımız var galiba. Son ihtimal olarak da bunu sayalım. Aklımızı başımıza getirecekler bu son şiddetli kafa karışıklığı ile. Gerilim hattındayız. Şok estetiği mi derler nedir buna, bir güzelliği de olsa gerek, artık acı acı gülümsemiyoruz. Gülümsüyoruz sadece.

Dibe vurulmak üzeredir. Su yüzüne çıkabilmek için tekrar, fazla su yutmadan çıkabilmek için, ayaklarımızı sıkı vurmamız gerek zemine. Dibe vurduğumuzu hissedişle, çıkışımızı hissediş sadece insanlık tecrübesi istiyor o kadar.

Soğuk savaşçılar patronlarını kurtarsınlar. Bizim üzerine titreyeceğimiz insanlık var. Darbe, komplo, alengirli oyunlarla ilgilenmiyoruz. kendi sözümüzü söyleyeceğiz, demokrasimizi kuracağız, kurmuşsak yerleştireceğiz. Bağımsız düşüneceğiz. İnsanlık ihraç edeceğiz.

Ortalık karıştıkça, kafalarımız da netleşmekte sanırım. O halde karamsarlık niye?

(devam edecek. gene düzeltilmedi. uykulu yazıldı. elden geçecek. hatalı halimizle biliniz bizi deyu, ortaya atmaktayız fikirlerimizi, düzeltilmiş halini de paylaşacağız elbette. iyi uykular memleket. sırtımızı açık bırakmayın, tatlı uykulardayken. nöber sizde:))