24 Mart 2008

Mart 2008


BLOG'DA DURUM. Günde 50 sayfa okunuyor ortalama. En yüksek sayfa tıklama noktası 85'ten 180'e çıktı. Bir kaç aya 100'de stabilize olacak gibi görünüyor. Okuyucunun işini kolaylaştırmak için anasayfaya 20 yazı koyuyorum. Bunu düşürmek niyetinde değilim. Amacım tıklama sayısını artırmak değil, okurun bekleme süresini düşürmek, fazla sayfa açmasını engellemek. Tüm ziyaretler ve ziyaret süreleri istatistiklere girmemekte. Latin Amerika ve Amerikadan girme sayısı artıyor, daha uzun süre kalınıyor ve daha fazla sayfa karıştırılıyor. Siteme en çok yönlendirme Google'ın arama motorlarından geliyor. Tıklama sayısı 100'de stabilize olduğunda düzeltilmemiş yazı koymayacağım. Şimdilik geriye dönük bir tarama ve düzeltme yapıyorum. Mart ayının ilk düzeltmelerini bugün tamamlamayı umuyorum. Tıklama sayısını şöyle yorumlayabilirim: Ortalama bir fikir dergisinin tirajını, okunma, gözden geçirilme süre ve sayısını geçmiş bulunuyoruz. En çok okunan yazılarımız fabllar, en çok okunan yazı ise bir felsefe tazısı "Sınırlı Sorumlu Bir Özgürlük Denemesi". Siteye en çok okur taşıyan "incinme, bekleme, Leyla ile Mecnun, sadakat, komşusuzluk, kaplumbağa, serçe ile aslan, aşksızlık, " gibi arama sözcükleri.


MAİL, OKUR YORUMLARI. Arayanlara cevap veremiyorum genellikle. Bütün gün çalıştığım için, daha çok yazı düzeltmek yeni yazılar hazırlamakla geçiriyorum zamanımı. Okur yorumlarına şimdilik yer veremiyorum. Gereksiz bir baskı oluşturuyor. İlerde forumvari bir okur tepkileri kısmı koyabilirim. Yazdıklarımı tartışmaya açmak istediğim bir şey, ancak açık forumlarda bile tartışma göremedim. Şimdilik aceleye getirmek istemiyorum.


GÜNDEM. Karışık. Karmaşık. Yetişebilmem mümkün değil, en çok istediğim konuları değil, o an önümüzde olanı yazmak durumunda kalabiliyorum. Amacım gündemi takip etmek, yorumlamak olmadığından sadece bir merakı gidermek, kendi duruşumu sınamak için yazıyorum. Yazdıklarıma ilerde katılmayabilirim. Sadece önyargımı ortaya döküyor, üzerinde çalışıyorum.


FABL OKUMA KILAVUZU. Serçe ve Aslan'a dair sorular geliyor. Şahsi, politik, allegorik her türlü yorum kapımı çalıyor. Bence serçe ve aslan'ı hem teker teker, hem de bir insanın içinde, tek bir insanın içinde neden ele almayasınız? Bir çok boyutta okumak mümkün, bazı şeyleri. Burada sunduğum "fabl"lar bir kitabımın içinde anlatılan/anlatılacak hikâyeler. Müstakil hikayeler olarak okunmalarında, elimdeki kitapları tamamlayamazsam, müstakil hikayeler olarak yayınlanmalarında sorun yok. Varsa, mirascılarıma duyurulur.


ANILAR. Hayır. Yazmak istemiyorum. Özel hayat özel hayattır. Ne kendimi ne de etrafımı anlatmak hoşuma gitmiyor. Hem beni hem insanlığı ilgilendiren konulardansa asla kaçınmak istemiyorum. Teşhircilik değil, üzerine düşünme gerek. Yakın dönemin bilinmeyenlerini konuşmaksa mümkün değil. Ezberle hakikat arasında dağlar kadar fark var, ve bu uçurumun aşılmasını sağlamak kolay değil. İnsanlar yaşıyor, bazı konular üzerine konuşmak çoğu insanın çivilerini çıkaracaktır. Gerektiğinde yazarız. Zaten o dönemlerin tecrübesi yazdıklarımızda gömülü.


SEMAZEN KAPANDI. Mevlânâ yılı kutlamaları, bol maytaplı fişekli laserli geçti. Ama, ulaşılamayan bir çok dökümanı, notayı, belgeyi, kitabı, yazmayı ilgilenenlere sunlaya çalışan, eleştiri ve tartşmayı, farklı bakışları masanın üzerine koymaya çalışan Semazen.net maddi imkansızlıklardan kapandı. Bir tarafta Mevlânâdan rant sağlayan kurum ve kuruluşlar, diğer taraftan gırtlağına kadar borca gömülerek geleneğimizin üç bin ayağından birisini insanlığa açan Semazen.net. Bir Semazen'i ayakta tutamayan bir toplumdan neler bekleyebiliriz? Karşılıksız destekleyemeyen "gelenekçilerimizden", politik sermeyeden, kültür kuruluşlarımız ve yerel yönetimlerden. Kendilerince rakip çıkarmasını, engellemesini bilenlerimiz gurur mu duyuyorlar? Yapacağını gene yap, ama yapılanı engelleme. Büyük ayıp edilmiştir, insaniyete karşı.


TASAVVUF VE BEN. Bu siteyi bir tasavvuf, protesto, kültür, eleştiri, düşünce sitesi olarak okumamanızı talep etme durumundayım. Evet, Semazen açık olduğu sürece tasavvufa eğildim, öğrenmeye, kavramaya çalıştım, "Seni Seviyorum"u bitirebilmek için Mevleviyyeyi kurcalamak incelemek, detaylara inmek durumundaydım. Öğrenmeden çok tartışmak, tartıştırmak gibi bir rol üstlenmiş görünsem de, en çok insanların öğrenmelerine, tartışmalarına katkıda bulunurken öğrendim. Düşünce tarihimizin bir çok ayrıntısını bu tartışmalarda yakalayabildim. Umarım ilerde geliştirebilir ve sunabiliriz. "Seni Seviyorum", tabii ki yarım kaldı. Yüzlerce yazı yazdık. Yeni kaç kitaba başladık. Dersimizi ise hâlâ alabilmiş değiliz. Yarım bırakmalarda şimdilik bir olumsuzluk yok.


İŞ GÜÇ. İflasın eşiğinden döndük. Sınırdayız. Çok zorlandık son zamanlarda. Toparlama, toparlanma günleri de gelecektir. Kendi başımıza, bu kadar köstek ve engellenmeyle, daha fazlasını yapabilmeyi beklemiyoruz. Bizi dinleyen, bize anlatan, soran, okuyan, eleştiren, yorumda bulunan dostlarımız bize inat edebilecek gücü verdiler sağolsunlar.


MÜNEVVER. Entellektüel hayatımızdan kötü kokular geliyor. Üniversitelerimiz çökmüş durumda. Şimdilik bir dergiyle ortaya çıkabilecek durumda değiliz. Hakikati kariyere tercih eden insan sayısı çok az, insanların keyiflerini de bekleyecek durumda değiliz. İnsan da yetiştiremiyoruz. Özal sonrası kuşaklarla işimiz zor ki zor. Bize yeni bir Deniz Gezmişler kuşağı lazım, galiba. Yok hayır, radikal halleriyle değil, emeğe saygıları, halka saygıları, hayat dünyaları, hakikati arayışları, bağımsızlıkları, fedakarlıkları, insanlıkları ile. Kendi geçimimizi, sağa sola el avuç açmadan yaşayabilme şartlarımızı oluşturmadan büyük iddialarla ortaya çıkamayacağız. Sizleri maalesef biraz daha bekleteceğim, Sevgili Dostlarım.


NİSAN yazısıyla devam edeceğiz. Şartlar gene yorumbilgisine yoğunlaşmamıza izin vermedi. Hayırlısı olsun, Efendim.