25 Mart 2008

Medya Eleştirisi: "Profesör Annenin Canavar Kızı"


Evet cinayet korkunç. Böyle şeyler olmamalı. Ancak basın her zamankinden daha da fazla sorumsuz. Ne olup bittiğinin anlaşılması, benzerlerinin vuku bulmaması, bir istisnalaştırma kolaylığıyla yapılabilecek birşey değil.

Yeni bir nesil, dağılmış çekirdek ailelerin kenarında köşesinde yaşıyor, büyüyor. Kariyer yapan, hayatını arayan ana babalara hınçla bazan. Sığınağı olmadan, üzerine eğilen olmadan. Sosyalleşmeleri onca başarıların ardı sıra sürüklene sürüklene geliyor. Mutsuz bir nesil yetiştiriyoruz. Yine basının pompaladığı ve alkışladığı, karşımıza konuşma programlarıyla yapıştırılmış hayatsızlık karadeliklerine itekleniyoruz. Hangi iyi niyetli ama meşgul, ya da ilgili ama ne yapacağını bilemeyen ana baba bir çıkış, çare bulabilir bu asosyalleşme, sosyalizasyonun sanallaşması, hayatın deneme sınama ve öneri haline getirilmesine. Ortada bir cinnet mi var bilemiyoruz. O halde susmak gerekirdi. Ortada hangi derin acı ya da hangi kolaycılık var? Bilemiyoruz. O halde susmak gerekirdi.

Ortada bir cinayet, iki yıkılan hayat var. Gerisini bilemiyoruz. Gazeteler hayat sayfalarıyla aileyi kırpmakla meşgul. Çocukların tekil ayrılıklardan etkilenmemesi, etraftan gelecek desteğe, içinde şekillenmelerine izin verecek bir topluma, komşuluğa, akrabalığa, dostluğa, dayanışmaya bağlı. Ailenin önemini bilen, gerekli değeri veren bir hayat tarzında dahi ayrılıklar olacak. Ebeveyn ayrı düşebilir. Ölüm var ayrılık var, hayatta her şey var. İki insanın ayrılmasını kurcalamak ahlaklı bir hareket değil, çocukları kendileri, yakınları sorgulamıştır. Haklı ya da haksız nedenler vardır ya da yoktur. Bizi ilgilendirmemeli. Özel hayat, özel hayattır. (Ama telekulakçılar için, elinde imkan bulunduran basın için, gücü olanlar için bu geçersiz!).

Bizi ilgilendiren, ayrılıkların genel karakteri, aileye bakışımız, çocuğa kariyere bakışımız, hayat dünyamızdır. Ailesince kariyer yüzünden itilmiş kakılmış olanlar, bundan canı yanmış olanların da aileyi seçmemesi, öncelik vermemesi, aileye sarılmaması, kariyerini herşeyin önüne koyabilmesi mümkündür. Bu insanlar mıdır kabahatli olan? Elitimizin önüne konulmuş olanı, akademik hayatı, iş alemindeki kariyer imkanlarını, hatta en sıradan görünen memuriyetlerde bulunanların ev yüzü görmeden vazife peşinde koşturulmaları kendi tercihleri değil. Gece gündüz oraya buraya koşturulan devlet memurlarını, ameliyattan çıkıp eve dönemeyen cerrahları, işinden bırakılmayan anneleri düşünün! Ya bu deveyi güdeceksin, ya bu diyardan gideceksin: Önlerindeki çorba bu. Ortada tartışılacak çok şey var. Alarm veren bir hayat.

Çocukluğumuzdaki gibi, öğle yemeklerini evde yiyen aileler çok az. Bu belki de sadece taşrada sınırlı olarak mümkün. Çekirdek ailelerin ikinci, üçüncü dalgaları bazan, maddi imkanlara rağmen bir çocuğun büyütülmesinde, ihiyaçlarının karşılanmasında ne güçlükler çekiyor. Hayatınızı yaşayın sloganını pompalayan, sabırla, dayanışmayla barışık olmayan aile sayfalarını çoğaltıp duran, hayatı ayla yıldızlarla açıklayan basın, bir çocuğu utanmadan linç ediyor. Evet, aileyi istememekteler, ama cinayet, cinnet, acı, kahır hayatları altüst olmuşların sorunu gözlerinde. Bu genç kız soğuk kanlı bir katil de olabilir, yıllardır yapacağının sinyalini veren bir davranış bozukluğu da göstermiş olabilir, herşey sandığımızdan daha kötü olabilir, sonuçlarını kavramadığı ve planlamadığı bir cinnet içinde olabilir, olabilir de olabilir. Herşey sandığımızdan farklı da olabilir.

Gençler parlak kariyerler yapıyorlar, ama gördüğümüz kadarıyla kişilik, bireysellik gelişmeleri, sosyalleşmeleri çok geç gelebiliyor. Bluğ çağı gecikiyor, hayat tarzıyla, yaşadıkları stresle alakalı bu, davranışları her alanda yaşlarını takip etmiyebiliyor. Okulda, üniversitede başarıyla ters orantılı bir kişilik gelişimi, yeme içme bozuklukları söz konusu çoğu kez. Biyolojik ritmler bozuluyor, gelişme öncelikleri, hiyerarşik sandığımız şekillenmeler altüst oluyor. Ortada hayat tarzımızla ilgili ciddi bir sorun var. Maalesef bu genç kızımızla ailesinin başına gelen trajedi, çoğu ailemiz için bir imkansız iş değil. Ne haberden rant sağlamaya çalışan basın mensupları, ne de bunlara yapışan okur mağdur olmaktan kaçınma şansına sahip.

Yapmamız gereken şeyler var. Ama bu dağılmış ailenin, çok iyi niyetli, insanlık için çırpınan insanlardan oluşmaması için neden yok. Anlaşamamış ayrılmışlar. Öncesinde ve sonrasında, kendilerine hazır sunulmuş oturmuş kavramlar, çocuk yetiştirmenin altın yolu vesaire yok. Onlar yapsa bile toplumda yok. Gençlik kültüründe yok. Subkültür halinde gençlik kültürü. Ya da subkültürler halinde. Analitik bir ayrım değil, somut bir ayrım, ayrışma sözkonusu. Ne yaparlarsa yapsınlar, bir hayat tarzında yaşamanın kolaylığı, genel tecrübeyi sunuşundan faydalanma imkanları yok. Kaldı ki, bir hayat tarzı dahi tekil durumlarda çare sunamıyor. Sadece daha sınanmış denemiş olan ve en sorunlu adımların atılmamasını bazan sağlayabilecek kural sistemleri var. En iyi, harikulade, detaylı gelenekte dahi her yeni şartla örtüşebilecek bir kural manzumesi yok. Hayat, terbiye, yetişme zaten bir praksis içerisinde oluyor. Somut şartlarda, hayatta, bilineni genişleterek, eleştirerek ilerliyorsun. Bir fikir alabiliyorsun, ama bilinen sana bir el kitabı da sunmuyor.

Medeni bir tavır şöyle olabilirdi: Otopsi raporları beklenir, gençlik uzmanları, aile uzmanları, kriminologlar, psikiyatri uzmanları vesaire konuyu değerlendirdikten sonra basın konunun üzerine atlayabilirdi. Bana, imkansız bu diyeceklere, ya bir küçük kardeş daha olsaydı, ya iş bir kaza çıksaydı demek isterim. Toplumun bu kadar gergin olduğu bir noktada, bazı kitleselleşmiş, altkültürlerle kaynaşmış davranış biçimlerinin nasıl şekillenebildiğini bilmeden, neleri gündeme getirdiğimizi bilmeden konuşmamamız daha uygun olurdu. Bu tip cinayetleri engellememiz, hali, nedenselliği, durumu, önümüzde olanı, hazırda bekleyeni anlamamızla mümkün. Panik yaratmak, kanla gösteri yapmak basının işi gibi de görülse, değil, olmamalı. Bu tip kana karışmaları, kanla rant sağlamaları ibretçilik değil vahşet olarak görmemiz lazım. Ve basın, görsel medya öngördükleri cinneti ve bu cinnetin, sololuğun, sorumsuzluğun yarışmalarının, gösterilerinin, çoğaltıp büyütücülüğünün, hayat tarzı erezyonu mühendisliğininin evi olmaktan vazgeçmeli öncelikle.

Basın ahlakı, basının eleştirilmesiyle ayakta tutulabilir. Gazetecilerin ifade özgürlüğüne, gece yarısı gözaltına alınmalarına karşı çıkmak sıradan bir iş. Bunu ben bile yapabiliyorum.

Ölen hanımefendiye rahmet diliyorum: İnsanlık için yaptıklarınıza müteşekkiriz. Hepimiz dünyadan gideceğiz, hiç birimizin sizin çektiklerini çekmeme garantimiz yok.

Ve adalet herkes içindir, herkese doğru işler. Bizi hayat tarzsız bırakmaya çalışanlar, acılarımız üzerine de ahkam kesmektedirler. Sorumluluktan imtina edilmişlik sömürgeci hukuku gereğidir. Halkın, hakikatin, insanlığın basınını aramaktayız. Adil bir basın, hakkani, hakikatli bir basın talep etmektieyiz.